30 Haziran 2018 Cumartesi

ÇOCUKLUK ÇAĞI AŞILARI




GÜNCEL ULUSAL AŞI PROGRAMI



Aşı türleri:

Canlı aşı : BCG, KKK, Su Çiçeği, Rotavirüs, Oral Polio, Influenza,
İnaktive aşı : Boğmaca, İnaktif Polio, Hepatit A
Toksoid aşı :  Difteri, Tetanoz
Polisakkarid aşı : Pnömokok, Haemophilus influenza tip b, Meningokok
Rekombinant aşı :  Hepatit B

Aşıların saklanma koşulları:

Üst rafına: OPA, sulandırıcıları ayrı olmak üzere Hib, BCG, KKK, meningokok aşısı
Orta rafına: DaBT-İPA-Hib, kuduz aşısı
Alt rafına: Hep B, Td, DT, PPD solüsyonu, aşı sulandırıcıları ve tüm antiserumlar, grip aşısı
En alt kısma (sebzelik): Dolap ısısının sabit tutulmasına yardımcı olmak üzere su  şişeleri  yerleştirilmelidir Aşılar buzluğa ve kapağa konulmamalıdır.

Aşı kontrendikasyonları:

Aşı ve içeriğine karşı anaflaksi ve benzeri tablo
İmmun yetmezlikte ve immun suprese ilaç alanlarda canlı aşı
İmmun yetmezliği olan çocukla teması olanlarda oral polio
İlerleyici Nörolojik bozukluklar
72 ay  üzerindekilere boğmaca aşısı
DBT sonrası 7 gün içinde ortaya çıkan ensefalopatide boğmaca aşısı
Ateşli/ateşsiz ağır ve orta şiddette enfeksiyon varlığı
 Gebelerde canlı aşılar

*Canlı aşılar immunoglobulin uygulanması ya da kan transfüzyonundan en az 3 ay sonra yapılmalı.
*Canlı aşı yapılan kişilere immunoglobulin verilecekse en az 2 hafta süre olmalı
*İmmunosupresif tedavi tedavi alan , -2mg/kg /gün yada 20mg/gün prednizon ya da eşdeğeri-   çocuklar steroid tedavisi bittikten sonra 1 ay geçince  canlı aşı olmalı
*Remisyonda lösemi hastaları son kemoterapi dozundan en az 3 ay geçince canlı aşı yapılabilir.
*HIV li çocuklara KKK ve suçiçeği aşısı yapılabilir.

** Premature bebekler kronolojik aya göre term bebek gibi aşılanır. Ancak hepatit B aşısı 2 kg altında yapıldı ise yapılmadı sayılıp 1 aylıkken tekrar aşılanır.

*** Aşı sonrası antikor yanıtını azalttığı ön görülerek rutin  antipretik kullanımı önerilmemektedir.

ULUSAL AŞI PROGRAMINDA OLAN AŞILAR

1-BCG AŞISI:

 Aşı 0-3 ay arasında yapılabilir. Ulusal aşı programında 2. ayda yapılmaktadır. 3.aydan sonra PPD testi yapılarak, eğer negatif bulunursa uygulanır. PPD pozitifliğinde bebek tbc açısından değerlendirilmeli gerekirse tedavi ya da proflaksi uygulanmalıdır.
DSÖ aşıyı aktif tbc li kimse ile temas riski olan 5 yaş altı çocuklara ve bebeklere önermektedir.
Aşı sol omuza, deri içine, bir yaşta 0.05 ml (0.5 dizyem), 1 yaştan sonra 0.1 ml (1 dizyem) olarak yapılır.
Diğer aşılarla aynı zamanda uygulanabilir.
Tüberküloz enfeksiyonu olan kişilerde kızamık aşısı yapılmış ise PPD testi cevabının yanlış negatif çıkma olasılığı vardır, bu nedenle PPD nin kızamık aşısısından 4-6 hafta sonra yapılması gerekir.
BCG aşısı sonrası enjeksiyon yerinde 2-3 hafta sonra şişlik ve eritem ve püstül oluşur. Bu reaksiyon 4-6 ay sonra da ortaya çıkabilir. Olguların büyük kısmında aşılamanın 5-8.haftasında endurasyonun  ortası yumuşar, ülsere olur ve akıntı olur, üç ayda skarla iyileşir.
Eğer ülserasyon ve akıntı ilk haftada olur ise, erken aşı reaksiyonu kabul edilir. Bu bebekler tbc açısından incelenmelidir.
BCG aşısının milier tbc ve tbc menenjit üzerine % 50 den fazla koruyucu etkisi vardır. Akciğer tbc üzerine koruyucu etkisi değişkendir.
Aşı sonrası koruyuculuğu serolojik olarak değerlendirmek olası değildir.
 Aşı sonrası bağışıklık yanıtının süresi tam bilinmemektedir. 20 yıl sonra koruyuculuğun kaybolduğu bildirilmektedir.
Aşı sonrası PPD reaksiyonu şiddetinin aşının koruyuculuk düzeyi ile ilişkisi gösterilememiştir.
BCG skarı olmasa da aşı yapıldığı bilinen  çocuklara PPD kontrolu gerekli değildir ve aşı tekrarı önerilmez.
6 yaş üzeri hiç aşılanmamış çocuklara BCG aşısı yapılması önerilmez. 6 yaş altında PPD sonucuna göe yapılabilir.
Kızamık aşısı yapıldıysa BCG aşısı için en az 4 hafta beklenmelidir.
BCG aşısı immun yetmezlikte kontrendikedir.

PPD testi:

BCG aşısı olanlarda :   0-5 mm = negatif
                                       5-14 mm = aşıya bağlı ya da M.tbc dışında mikobakterilere bağlı
                                       >15 mm = pozitif
BCG aşısı olmayanlarda : 0-5 mm = negatif
                                            6-9 mm = M.tbc dışı mikobakterilere bağlı
                                            >10 mm = pozitif
Immun suprese kişilerde 5 mm ve üzeri pozitif kabul edilir.

 2-HEPATİT B AŞISI:

Hepatit B aşısı üç doz olarak 0., 1. ve 6. aylarda yapılmaktadır.
18 yaşına kadar hepatit B aşısı yapılmayan  ergenlerde de 3 dozluk aşının tamamlanması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu durumda hepatit B aşısı bir ay arayla iki doz, ilk dozdan altı ay sonra ya da ikinci dozdan en az 2 ay sonra üçüncü doz şeklinde uygulanmaktadır. Bazı kişilerde ilk doz aşıdan sonra koruyucu titreye ulaşılsa da tam  koruma için aşı üç doza tamamlanmalıdır.
Sağlıklı süt çocuklarında üç doz aşılama sonrası %95 koruyuculuk oluşur.
Aşılama sonrası rutin serolojik tarama sağlıklı çocuklarda gerekli değildir.
Riskli kişilerde ve annesi hepatit B taşıyıcısı olan bebeklerde aşılama tamamlanınca 1-2 ay sonra titre kontrolu yapılmalıdır. Eğer titre koruyucu düzeyde değil ise üç dozluk bir aşılama programı daha uygulanır, son dozdan bir ay sonra kontrol yapılır. Bu şemadan sonra da koruyucu titre oluşmassa yeni bir şema oluşturulmaz. Bu kişilerin HBsAg açısından taranması önerilmektedir.

HBsAg (+) anneden doğan bebekler :

HBsAg pozitif anneden doğan yenidoğan, gebelik yaşı ve doğum ağırlığı dikkate alınmadan, doğumu takiben ilk 12 saat içinde  hepatit B  aşısı ve 0,5 ml. hepatit B immünoglobülini yapılmalıdır.
Bu bebeklere ikinci aşı 1. ayda , üçüncü aşı 6. ayda yapılmalı, son aşıdan 1-2 ay sonra bebek HBsAg ve Anti-HBs açısından  değerlendirilmelidir. Antikor titre kontrolu 9-15 aylar arasında da yapılabilir.
Annenin HBsAg  durumunun bilinmediği yenidoğanda, anne HBsAg(+) gibi hareket edilir. Bebeğin doğum ağırlığına bakılmaksızın, ilk 12 saat içinde ilk B hepatiti aşısı yapılır. Hepatit B İG ilk 7 gün içinde yapılabileceğinden, annenin HBsAg  durumu öğrenilmeli, anne HBsAg pozitif bulunursa en kısa sürede (en geç 7 gün içinde) bebeğe HBİG de (0,5 mL) yapılmalıdır. 1. ve 6. aylarda diğer aşılamalar yapılıp, son dozdan 1-2 ay sonra antikor titresi bakılmalıdır.

Premature Bebeklerde Aşılama:

Doğum ağırlığı 2.000 gramın altında olan yenidoğan bebeklerde:
 Anne HBsAg (-) ise ilk B hepatiti aşısı 1. ayın sonunda ya da bebeğin ağırlığı 2.000 grama ulaştığında yapılır; ikinci ve üçüncü aşılamalar  ilk aşıdan 1 ay sonra  ve 6. ayda tekrarlanarak toplam 3 doz uygulanır.
 Anne HBsAg (+) ise HBIG ve ilk  hepatit B aşısı doğumdan sonraki ilk 12 saat içinde uygulanır, daha sonra bu ilk aşı yapılmamış kabul edilir, 1. 2. ve 6. aylarda üç kez tekrarlanır, böylece aşı toplamda 4 kez yapılır( Bazı kaynaklarda 4. dozun tercihen 12 . ayda olması gerektiği vurgulanmakta), 9 -18 aylarda antikor titresi ve HBs durumu bakılır. HBsAg (-),  antiHBs <10 mIU/ml altındaysa üç dozluk ikinci aşılama şeması uygulanır.
Annenin durumu bilinmiyorsa : Bebeğe ilk  hepatit B aşısı doğumdan sonraki ilk 12 saat içinde uygulanır, annenin HbsAg durumu öğrenilir, pozitif gelirse en kısa sürede HBIG uygulanır, aşılama 4 doz olarak tamamlanır.


3- Aselüler Boğmaca - Difteri - Tetanoz -  inaktif poliovirus - Haemophilus İnfluenzae tip B aşılarını içeren karma aşı (aBDT-İPA-Hib beşli karma aşısı):

 Beşli karma aşı, iki ay arayla 2., 4. ve 6. aylarda üç kez temel aşılama  ve 18-24. ayda dördüncü aşı 1. pekiştirme olarak toplam 4 kez uygulanır. Dördüncü aşı bir yaşından sonra ve 3.aşıdan en az altı ay sonra yapılmalı.
 İlkokul 1.sınıfta aBDT-İPA dörtlü karması yapılır. Dördüncü aşı  ≥ 4 yaş yapılmışsa, aBDT içeren 5. aşı (aBDT-İPA dörtlü karması) yapılmayabilir.
 Beşli karma aşı dizisinin 3 ve 4. aşıları yapılırken eş zamanlı olarak oral polio aşısı da  6 ve 18. aylarda toplam  iki kez olmak üzere yapılmalıdır.
 aBDT-İPA-Hib aşısı için üst yaş sınırı 72 aydır.
İÖO 8. sınıfta erişkin difteri-tetanoz karması (dT) uygulanır ve daha sonra 10 yılda bir tekrarı önerilir.
Tetanoz (T) aşısı yerine dT aşısı uygulandığında, difteri aşılamasının pekiştirme dozu yapılmakta, difteriye karşı da bağışıklık sağlanmaktadır. Gebelik dahil olmak üzere tetanoz aşısı gereken her durumda dT aşısı uygulanmalıdır.

4- Oral Polio Aşısı: OPV

 Diğer çocukluk aşıları ile aynı anda ya da farklı zamanlarda yapılabilir. İki damla şeklinde verilir.Çalışmalar ikinci oral polio aşısından sonra yeterli mukozal bağışıklığın oluştuğunu göstermektedir.
Aşıdan sonra 6 hafta süreyle virus dışkı ile atılmaktadır, bu da çevrede immun yetmezlikli bireyler için önem arz etmektedir. Canlı aşı içindeki virus aşılmanın az olduğu bir toplumda yapılırsa virus bulaşıcılık kazanabilir ve aşı kökenli poliomyelit salgınlarına neden olabilir.
Hafif ishal aşıyı ertelemeyi gerektirmez.
Aşı sonrası yarım saat içince kusma olursa aşı tekrarlanır.

5- Konjuge Pnömokok Aşısı:

Yedi bileşenli KPA nın yerini 2011 yılından beri 13 bileşenli KPA almıştır. Diğer aşılarla aynı anda, farklı bir bölgeden uygulanmak üzere yapılabilir.2., 4.,ve 6. aylarda olmak üzere üç kez uygulanır. Rapeli 12-18. aylar arasında yapılır, son dozla arada 6 ay fark olmalıdır.
Beş yaşından sonra sağlıklı çocuklarda rutin önerilmemektedir. Pnömokok hastalığı için riskli çocuklara altı yaş sonrası da KPA13 uygulanmalıdır.

6- KKK AŞISI:

KKK aşısı canlı aşıdır, deri altına yapılması önerilir; yanlışlıkla kas içine uygulanması durumunda yeniden yapılması gerekmez.
KKK aşısı , salgın durumunda, sorunlu ülkelere yolculuk yapılması durumunda  6 aydan büyük bebeklere yapılabilir. Ancak  6-12 ay arasında yapılan KKK aşısı, yapılmamış kabul edilir ve bebek 1  yaşında tekrar aşılanmalıdır. KKK aşısı 12. ayda ilk aşı ve 4-6 yaş arasında ya da ilkokul 1.sınıfta rapel olmak üzere 2 kez yapılır. İki KKK aşısı arasında en az 4 hafta süre olmalıdır.
1-18 yaş arası çocuklar ve erişkinler, 1 yaşını bitirdikten sonra daha önce  hiç aşılanmamışsa ve hastalığı geçirme öyküsü  yoksa, KKK aşısıyla en az 4 hafta arayla toplam 2 kez aşılanmalı, daha önce 1 kez aşılanmış olanlar da bir kez daha aşılarak toplamda 2 kez KKK aşılaması yapılmış olmalıdır. Her çocuğun 2 KKK aşısı olmalıdır.
Hasta bireyle temasta ilk 72 saat içinde aşılama koruyucudur.

Kızamık immunoglobulini (KIG) : 

Kızamık ile temas sonrası 12 aydan küçük bebekler, gebeler, immun suprese kişilerde ilk 6 günde uygulanabilir. 1 yaş sonrası tek doz aşılı bireylerde temas sonrası KIG uygulamak gerekmez.
Aşı sonrası istenmeyen yan etkiler: ilk doz sonrası ciddi trombositopeni görülen olgular ikinci doz öncesi seroloji ile değerlendirebilir.
Aşı sonrası ciddi allerjik reaksiyon geçiren çocuklar ikinci doz öncesi bağışıklık açısından değerlendirilip, aşı gerekli görülürse alerji uzmanı nezaretinde aşı yapılmalı.
Kızamıkçık ve kabakulak aşılarının tek dozu ile yaşam boyu bağışıklık sağlanacağı öngörülmekte.

7- Su çiçeği Aşısı :

Suçiçeği aşısı, ülkemizde 12. ayda 1 kez uygulanmaktadır.
Suçiçeği aşısı hakkında son zamanlarda  öneri ve uygulama, aşılamanın 12-15. aylarda ve 4-6. yaşta, toplam 2 kez yapılması yönündedir.
 Adolesanlarda ve erişkinlerde salgın ya da temas gibi özel durumlarda suçiçeği aşısı eksik olanlara tek doz, aşılanmamışlara ise  12 yaş altında 3 ay ara ile, 12 yaş üstünde iki doz aşı arasında 1 ay  olacak şekilde aşılama önerilmektedir.
Temas sonrası ilk 3 gün  ( 5 güne kadar) aşılama koruyucudur.
Aşı Asiklovire duyarlı olduğu için aşı öncesi ve sonrası bu ilaçlar kullanılmamalıdır.

Aşılama sonrası görülebilecek döküntüler bulaşıcıdır.
Aşı Herpes Zoster  (Zona) enfeksiyonuna karşı kısmi koruyuculuk sağlar.

Kistik fibrozlu hastalarda su çiçeğinin akciğer komplikasyonu geliştirme riski yüksek olduğu için aşı bu hastalarda önem arzeder.

8- Hepatit A Aşısı:

Aşı 1 yaş üstünde 6 ay arayla iki kez uygulanır.
 A hepatiti aşısı ülkemizde, 18 ve 24. aylarda, 6 ay arayla 2 kez uygulanmaktadır.
Aşı 18 yaşın altında çocuk dozu olarak uygulanır, erişkin dozunun yarısıdır.
Temas sonrasında 1 yaş üstü çocuklarda aşılama ile korunma önerilmektedir. Aşılı olmayan bireylerde temas sonrası 2 hafta içinde hepatit A aşısı yapılmalıdır.
Aşının çocuklarda en az 14-20 yıl koruyuculuğu beklenmektedir.

9- Rota Aşısı :

Rotavirüs aşısı oral uygulanan canlı aşıdır. Ruhsat almış iki aşı vardır monovalan ve pentavalan..

 Monavalan aşı (Rotarix)  insan kaynaklıdır. En az 4 hafta arayla toplam iki kez uygulanır; 2 ve 4. aylarda yapılması önerilir.

Pentavalan aşı (Rotateq) sığır kaynaklıdır.  En az 4 hafta arayla toplam üç kez uygulanır; 2, 4 ve 6. aylarda yapılması önerilir.

Rotarix ilk dozu en erken 6 haftalıkken önerilir, en geç 15. haftanın bitiminden önce (14 hafta 6 gün) uygulanmış olmalıdır. Aşının ikinci dozu en geç 24 haftalıkken yapılmış olmalıdır.
Rotateq ilk dozu en erken 6. haftada en geç 14 hafta 6 günlük yapılmalıdır .Üç dozun 32 hafta sonuna kadar yapılabileceği bildirilmiştir.

Aşılama tamamlanmamışsa bile 32.haftadan sonra ( 8 ay 0 günlük) aşı yapılmaz.

Aşılamanın aynı tür aşı ile tamamlanması önerilir.
Aşı sonrası  kusma tekrar yapmayı gerektirmez.
Akut gastrenterit ya da ateşli hastalıkta aşı ertelenmelidir.
İnvajinasyon öyküsü olan bebeklere önerilmez.

10-Konjuge meningokok aşısı (KMA) :

Çocukluk döneminde menengokok aşılaması için konjuge aşılar polisakkarit aşılara göre öncelikli tercih olmalıdır.  
Ülkemizde ruhsatlanmış üç tane konjuge menengokok aşısı vardır.
 Aşılar , A, C, Y, W135 serotiplerini içerir. B serotipini içeren aşı yeni ruhsat almıştır.

1- KMA4-CRM (Menveo):
 Taşıyıcı protein olarak toksik olmayan, CRM197 mutant difteri toksini kullanılmıştır.  FDA tarafından 2. aydan sonra (2 ay - 55 yaş), ülkemizde 2. yaştan sonra uygulanmak üzere onaylıdır. Son öneriler doğrultusunda aşı 2 ay üstü tüm  yaşlarda uygulanabilir.
 2-4-6 ve 12. aylarda olmak üzere dört doz uygulanır.7-12. aylarda 2 doz, 12-24 ay 2 doz, 2 yaş üstü tekdoz olarak uygulanır.

2- KMA4-D (Menectra) : 
Taşıyıcı protein olarak difteri toksoidi kullanılmıştır. FDA tarafından 9 ay - 55 yaş arasında, ülkemizde  9-23 ay arasında 3 ay arayla iki kez , 2 yaşından sonra tek doz  uygulanmak üzere onaylıdır.

3- KMA4-T (Nimenrix): Taşıyıcı protein olarak tetanoz toksoidi kullanılmıştır. 
Ülkemizde ve Avrupa’ da 1 yaştan sonra uygulanmak üzere onaylıdır.  Aşı tek doz olarak uygulanır. Aşının koruyuculuk düzeyi ve süresi ile ilgili daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.

4- Serogrup B aşısı ( Bexero) : 2 -6 ay arası bebeklerde bir ay ara ile üç doz, 12-23 ay arasında rapel önerilmektedir. 6-12 ay arası  ve 12-23 ay arası iki ay ara ile iki doz,  2 yıl ara ile rapel önerilmektedir.


KMA4 aşılarının koruyuculuk süresi sınırlıdır, aralarındaki farklılıklar bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.

Aşılama sonucu oluşan antikor düzeyi zamanla azalmaktadır. Bu azalmanın klinik koruyuculuğa etkisi tam bilinmemektedir.

 KMA4,  ABD’de FDA tarafından menengokok hastalığı açısından yüksek risk altında olan çocuklar dışında rutin önerilmemiştir.

 İnvazif menengokok hastalığı açısından yüksek risk oluşturan başlıca durumlar, yapısal ya da işlevsel dalak yokluğu, orak hücre hastalığı, kompleman (C5-9, properdin, faktör D, faktör H) eksiklikleri, HİV enfeksiyonu, yüksek endemik bölgeye yolculuk, riskin yüksek olduğu epidemi gibi durumlar olarak özetlenebilir.

 Hac, umre yolcusu ya da menengokok enfeksiyonunun sorun olduğu ülkelere gidecek çocuklara yaşa uygun KMA4 uygulaması, erişkinlere1 kez KMA4 yapılması önerilir.

Menengokok hastalığı görülme sıklığı genelde 3 farklı yaş diliminde yoğunlaşma eğilimi gösterir; 5 yaşından küçük bebek ve çocuklar ,ergen ve genç erişkinler, yaşlılar özellikle <1-2 yaş), ergen ve genç erişkinler ve >65 yaşta olanlar.

Ülkemizdeki çalışmalarda menengokok taşıyıcılık oranı %1-21 arasında bildirilmiş olup, yıllık yayılgan menengokok hastalığı görülme sıklığı, DSÖ’nün orta ya da düşük-orta endemik bölge ölçütlerine uyacak biçimdedir.
 Ülkemizde tek bir serogrup egemenliği yoktur, yıllar ve bölgelere göre değişkenlikler vardır.

İnvazif menengokok enfeksiyonu görülme sıklığı, ülke ve bölgelere göre ve aynı ülkede bile yıldan yıla değişebilir, serogrup dağılımlarında da büyük farklılıklar olabilir.

 Bu nedenle, ülkeler ulusal bağışıklama çizelgelerine kendilerine uygun serotipleri içeren farklı aşıları alabilir.


11- GRİP AŞISI:

Mevsimsel influenza (grip) aşısı 6. aydan sonra yapılır.
 Grip aşısı salgın yapma olasılığı yüksek olan virüs tiplerine göre her yıl yeniden hazırlandığından, aşı her yıl yapılmalıdır.

 Aşılama Eylül-Nisan ayları arasında uygulanabilir.

Grip aşısı, ilk kez aşılanacak olan 6 ay - 8 yaştaki çocuklarda en az 4 hafta arayla 2 kez,daha sonraki yıllarda yılda 1 kez; 8 yaşından büyüklerde ilk aşı uygulamasında ve sonraki yıllarda yılda bir kez yapılır.


Aşılama 6-36 ayda erişkin dozunun yarısı (0,25 mL), 3 yaş ve üstünde tam doz (0,5 mL) yapılır.


29 Haziran 2018 Cuma

Anne sütü

Bebek beslenmesinde Anne Sütünün tartışılmaz bir öneme sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu mucize sıvı, içerdiği canlı hücrelerle yaşayan bir besindir aslında.


 Anne sütünün protein, şeker ve yağ içeriği bebek için en uygun bileşimdedir. 
Öyle ki, bu bileşim bebeğin doğum haftasına ve yaşına göre bile değişiklik gösterir. Zamanından önce doğan bir bebeğin annesinin sütünde tuz miktarı daha az, protein içeriği fazladır. 

Yaşamın ilk 3 günündeki halk arasında ağız sütü olarak bilinen kolostrum içinde  ise koruyucu maddeler, protein ve A vitamini   fazla, yağ, şeker ve tuz içeriği ise azdır. Çok yoğun olan bu ilk sütün doğar doğmaz, en geç bir saat içinde bebeğe verilmesi bebeğin infeksiyonlardan korunması açısından önem taşır.

 Kolostrum adeta bebeğin ilk aşısıdır.

 Yaşamın 3. gününden sonra protein içeriği azalır, yağ içeriği artar. Böylelikle bebek daha kolay doyar. 

Anne sütü sindirilmesi en  kolay besin olması nedeniyle anne sütü ile beslenen bebeklerde kusma, gaz sancısı, ishal, besin alerjisi gibi durumlar daha az sıklıkla görülür. 

Anne sütü o kadar iyi sindirilir ki, bazı bebeklerde dışkılama sıklığı 7 günde bir bile olabilir. 

İçerdiği vitamin ve minerallerin emilimi çok iyi olduğundan demir eksikliği gibi durumlar daha nadir görülür. 

Anne sütü hazırlanması en kolay, en steril besindir. Anne her yerde, her zaman, bebeği istediği anda besleme şansına sahiptir.

 En ekonomik besin olan anne sütünün aile bütçesine katkısı da gözardı edilemez. 

Anne sütü alan bebeklerin büyüme- gelişmeleri de idealdir.

 Anne sütü ile beslenen bebeklerin zeka puanlarının da beslenmeyenlere göre daha yüksek olduğu bilinir.
Ayrıca temel güven duygusunun gelişimi de anne sütü alan bebeklerde daha kolaydır.  

Anne sütü bebeğin tüm yaşamının kalitesini etkiler. 
Yapılan çalışmalar anne sütü alan bebeklerde ileri yaşamlarında obezite, diyabet, kanser ve kalp-damar hastalıklarına daha az yakalandıklarını göstermektedir. 

Anne sütünün anne sağlığı üzerine de olumlu etkileri vardır. 

Bebeklerini anne sütü ile besleyen annelerin eski formlarına dönmeleri daha kolaydır.

 Ayrıca emziren annelerde meme ve  over kanserine yakalanma olasılığı daha azdır. 
Son yıllarda anne sütünün yararlı etkilerinden faydalanmak üzere kanser tedavisinde tamamlayıcı tedavi olarak anne sütü kullanımı tartışılmaktadır.

Bazı anneler sütlerinin yetersiz olduğunu düşünürler. 
Oysa, anne sütünün yetersiz olma durumu ancak 100 annenin birinde karşılaşılan bir durumdur. Birkaç öneriyle de bu durum ortadan kaldırılabilir. Sağlık personellerinin anneye danışmanlık vermesi ve bu  konuda cesaretlendirmesi önemlidir.
Ayda en az 500 gr kilo alan, günde 5-6 kez idrarla dolu bez alınan bebek için aldığı anne sütü yeterlidir. 
Annenin sütünün bebeğine yeterli geleceği konusunda sağlık personelinin ve yakın çevresinin anneye destek olması önemlidir. 
Sürekli bebeğin aç kaldığı, biberonla beslenmesi gerektiği söylenmesi annenin özgüvenini kaybetmesine, sonunda da bebeğin anne sütünden mahrum kalmasına yol açacaktır.



27 Haziran 2018 Çarşamba

YENİDOĞAN ENFEKSİYONLARI



Yenidoğan sepsisi, yaşamın ilk ayında sistemik enfeksiyon bulgularının olduğu ve  kandan sebep olan patojenin izole edildiği bir klinik sendromdur. Sepsis tanısı klinik ve laboratuvar bulgularının birlikte değerlendirilmesi ile konur.
Yenidoğan sepsisi klasik olarak bulguların ortaya çıkış zamanına göre erken  ve geç sepsis olarak ikiye ayrılır. İlk 3 günde ortaya çıkarsa çok erken sepsis , 7. günde ise  erken sepsis olarak adlandırılır. Yaşamın 7. gününden sonra ortaya çıkan sepsis geç sepsistir. 30 günden sonra ortaya çıkan sepsis çok geç sepsistir.
Erken başlangıçlı sepsiste en sık rastlanan etkenler GBS ve E. coli’dir. Term bebeklerde GBS , preterm bebeklerde ise E. coli daha sıktır. Prematurite, EMR, düşük doğum ağırlığı gibi risk faktörleri erken sepsis riskini artırır. Erken sepsiste genelde multiorgan tutlumu vardır.
Geç sepsiste en sık görülen etkenler  S. aureus ve enterokoklardır.
Geç sepsis riskini artıran ana faktörler  sık kan almak, endotrakeal entübasyon-mekanik ventilasyon, santral veya periferik vasküler kateter kullanmak, transkütanöz oksijenasyon izlemi, beslenme sondası ve uzun süreli parenteral beslenme gibi invazif işlemlerdir. Geç sepsiste pnömoni gibi tekli organ tutulumu vardır. Sıklıkla menenjit eşlik eder.
Çok geç sepsis ( > 1 aydan sonra ) genellikle doğumdan sonra uzun süre hastanede tedavi görmüş prematüre ve çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerde görülür, enfeksiyon hastaneden ve nadiren toplumdan kazanılır.

YD sepsis kliniği:

Ateş, ısı düzensizliği, bebeklerin bir kısmında ateş görülmeyebilir, prematurede hipotermi olabilir.
Emmede azalma
Solunum sistemi: apne, inleme, taşipne, çekilme, siyanoz.
Gasroentestinal sistem: Beslenme intoleransı, kusma,  abdominal distansiyon, ishal, hepatomegali.
Dolaşım sistemi: taşikardi, bradikardi, hipotansiyon, periferik dolaşım bozukluğu, kapiller geri dolum süresinde uzama.
 Kan sistemi: peteşi, purpura,  kanama.
Cilt bulguları: püstül, apse, omfalit, kutis marmaratus, sklerema.
Renal sistem : oligüri
Merkezi sinir sistemi: konvülsiyon, hipotoni, huzursuzluk, hipoaktivite, uykuya eğilim , tiz sesle ağlama, fontanel kabarıklığı.

YD sepsisinde ayırıcı tanı:

 Yenidoğanın geçici takipnesi, RDS, apne, mekonyum aspirasyonu, aspirasyon pnömonisi, konjenital kalp hastalıkları, patent duktus arteriozus, NEK, hipoksik iskemik ensefalopati, ventrikül içi kanama,  hipoglisemi, hipokalsemi gibi metabolik sorunlar ve doğumsal metabolik hastalıklar.

YD sepsisinde laboratuvar bulguları:

1-hemokültür:
Sepsis için altın standar kan kültür pozitifliğidir..Ancak kültür negatifliği sepsis tanısını dışlamaz. Bebeğe kültür öncesi antibiyotik başlamak, az kan alınması ( en az 1cc kana alınmalı) , anneye doğum  öncesi antibiyotik vermek, bakterieminin olduğu anda kan almamak kültürde üremeyi engeller.
Uygun koşulda alınmassa kontaminasyon olabilir.
Hemokültürde üreme genellikle ilk 48 saatte olur.
Kültür negatifliği sepsisi ekarte ettirmez..
2- BOS kültürü:
Sepsis bulguları olan her bebekten LP yapılarak BOS kültürü alınmalı.
Hemokültür pozitifliğinde de daha önce  alınmadıysa mutlaka BOS kültürü alınmalı.
Antibiyotik tedavisine rağmen sepsis bulguları gerilemeyen bebeklere de LP yapılmalı.
3- İdrar kültürü:
Erken sespis düşünülen yenidoğanlardan  ilk 3 günde rutin idrar kültür istenmez.
Ancak geç sepiste idrar yolu enfeksiyonu sık görüldüğü için suprapubik aspirasyonla kateter ile kültür alınmalı.
4-Lökosit sayısı:
Yenidoğanda ilk 24 saatte lökosit sayısı 30.000/mm3 ,  daha sonra 20.000/mm3 e kadar normal sayılır. Sepsis tanısında değeri kısıtlıdır. Sepsis vakalarının yarısında lökosit sayısı normaldir. Annede ateş, hipertansiyon, doğum şekli, perinatal asfiksi, intraventriküler kanama, mekonyum aspirasyonu, hemolitik hastalık, retikülositoz, konvülsiyon, hatta uzamış ağlama lökosit sayısında değişikliğe neden olabilir.
Lökopeni <4000 olması kötü prognostik bulgudur.
5-Nötrofil sayısı:
Nötropeni varlığı nötrofiliden daha değerlidir.
İmmatür nötrofil sayısının total nötrofil sayısına oranı (İ/T oranı) yenidoğan sepsisi için en duyarlı göstergedir.
 İ/T oranının normal değeri doğumda 0,16 iken, 60. saatte 0,12’ye düşer.
İ/T oranının > 0,2 olması sepsis için anlamlıdır.
6-Trombosit sayısı:
 Trombosit sayısı düşüklüğü sepsisin geç bulgularındandır. Enfeksiyonu olan bebeklerin %50’sinde trombosit sayısı 100.000/mm3 ’ün altındadır.
7- Akut Faz Reaktanları:  
C-reaktif protein (CRP): YD sepsisinde en iyi çalışılmış akut faz reaktanıdır. Enfeksiyon haricinde maternal ateş, fetal distress,  EMR, zor doğum, vakumla doğum, perinatal asfiksi CRP artışına neden olabilir. Erken sepsis için özgüllüğü yüksek değildir. Enfeksiyon başlangıcından 4-16 saat sonra salınmaya başlar,24- 48 saatte  pik yapar. Serum yarılanma ömrü 24-48 saattir. Tedaviye yanıt olarak 5-10 günde normale iner. Yenidoğanda normalde 1 mg/dl’nin altındadır . 12-24 saat aralıkla ölçümlerde CRP artışının görülmesi, enfeksiyon tanısında yardımcıdır.
Seri bakılan CRP negatif ise sepsis tanısı dışlanır.
CRP  tedaviye  yanıtın değerlendirilmesinde kullanılır..
 Prokalsitonin (PCT): PCT'nin doğum sonrası fizyolojik olarak hızla artması erken sepsis tanısı için PCT’nin değerini kısıtlar. Asfiksi, preeklampsi, intrakranial kanama, koryoamniyonit, ve hipoksemide de PCT artabilir.
  PCT nin 72. saatten sonra 2-2,5 ng/ ml üzerinde olması enfeksiyon düşündürmelidir.

YD sepsis tedavisi:

Erken sepsiste antibiyotik tedavisi :
Ampirik tedavide ampisilin / penisilin G ve bir aminoglikozit (öncelikle gentamisin) kullanılmalıdır.
Menenjit varlığı ya da olasılığında ampisilin ve sefotaksim kombinasyonu tercih edilmeli.
Tedavi 7-10 gündür.

Geç sepsiste antibiyotik tedavisi :
Toplum kökenli geç başlangıçlı sepsis tedavisinde ampisilin ve gentamisin veya 3. kuşak sefalosporin (sefotaksim ) ile 7-10 gün tedavi uygundur.
 Hastane kaynaklı geç başlangıçlı sepsisin ampirik tedavisi ünitelerde daha sık görülen patojenlere ve antibiyotik duyarlılık sonuçlarına göre düzenlenmelidir. Vankomisin eşliğinde gentamisin (ya da amikasin) / 3. kuşak sefalosporin (sefotaksim, seftazidim ) birlikte başlanmalıdır.
Tedavi süresi 10-14 gündür.
Çoklu dirençli gram negatif sepsis tedavisinde antibiyograma göre bir aminoglikozit (genellikle amikasin) ile birlikte seftazidim, piperasilin-tazobaktam ya da karbapenem kullanılmalıdır.

 Mantar enfeksiyonlarının tedavisinde amfoterisin B ilk seçenektir.

Erken ve  geç başlayan sepsis tedavisinde, tedaviye başlanmasını takiben 24-48 saatte semptomların düzelmesi, 48-72 saatte beyaz küre sayısı, İ/T oranı, CRP ve PCT düzeylerinin normale dönmeye başlaması tedaviye cevap olduğunun göstergesidir.

 Yenidoğan Menenjiti:

Klinik bulguları: 
Konvülsiyon, emmede azalma, apne, aktivite azalması, kusma, fontanel bombeliği, solunum sıkıntısı ve vücut ısı değişiklikleri gibi nonspesifik bulgular vardır.
YD da sepsisinde  %20-25 oranında menenjit eşlik etmesi ve YD  menenjitinde mortalite ve sekel oranının yüksek olması nedeniyle  ekarte edilmelidir.

Menenjit olan bebeklerin %15-38’inde kan kültürü negatif gelebilir.

İlk 72 saatte saptanan menenjitlerin % 70’inde GBS ve E. coli etkendir. Diğer etkenler gram negatif çomaklar, L. monocytogenes ve enterokoklardır. Geç başlangıçlı menenjit vakalarında özellikle ÇDDA’lı bebeklerde KNS, S. aureus, E. coli ve Klebsiella türleri saptanmaktadır.

 Yenidoğan döneminde BOS değerleri bebek ve çocuklardan farklıdır.

Tedavi başlandıktan sonra gram pozitif menenjitlerde 48 saat, gram negatiflerde ise 72 saat sonra kültürün negatifleşmesi beklenmektedir.

Ventrikülit: 4. günde BOS’ta halen enfeksiyon devam ediyorsa, BOS’ta hücrede azalma olmasına, hatta BOS’un steril olmasına rağmen klinik olarak düzelme olmuyorsa veya kötüleşme varsa ventrikülitten şüphelenilmelidir.

 Tedavi :
Erken ve geç yenidoğan menenjitinde ampirik olarak ampisilin ile birlikte  sefotaksim veya vankomisin ile sefotaksim kullanılabilir; bu tedaviye bir aminoglikozit de eklenebilir.
 Gram negatif çomaklarda çoklu ilaç direnci varsa meropenem kullanılmalıdır.

Tedavi süresi etken gram pozitif ise en az 14 gün; gram negatif çomaksa 21 gün veya negatif kültürden sonra 14 gündür (hangisi daha uzunsa).

Ventrikülit ve beyin absesinde tedavi 6-8 haftaya tamamlanmalıdır.

Yardımcı tedavi olarak steroidin yararı gösterilmemiştir.





25 Haziran 2018 Pazartesi

Neonatal hiperbilirubinemi








Sarılık: Bilirubinin deri ve mukozalarda birikmesi sonucu deri ve skleraların sarı renkte görülmesidir. Hiperbilirubinemi :Vücutta bilirubin yükselmesidir. Hiperbilirubinemi sarılığa neden olur.
Serum total bilirubin (STB) düzeyi  5 mg/dl’yi geçerse  sarılık görülür.
Yenidoğanların  2/3 ü hayatının  ilk günlerinde sararır. Bu fizyolojik geçici bir durumdur. Ancak bilirubin belli bir değerin üzerine çıkarsa bilirubin ensefalopatisi gibi geri dönüşsüz sekellere neden olabilir.
Yenidoğan sarılığının gidişatını belirlemek zordur. Daha önce kullanılan fizyolojik sarılık sınırı kabul eedilen 12.9 mg/dl sınırı günümüzde kullanılmamaktadır.
 Yenidoğanların fizyolojik sarılık sınırı ile ilgili günümüzde namogramlar kullanılmaktadır. 

Bebeğin gebelik haftası, postnatal yaşı, riskleri bilinmeli ve STB bilirubin nomogramında değerlendirilmelidir.

YD sarılığının önlenmesinde en önemli basamak yeterli ve başarılı bir emzirmenin sağlanmasıdır. Anneler bebeklerini emzirmeleri için desteklenmeli, mümkünse  doğumdan sonraki ilk saat içinde emzirme başlatılmalıdır.
 İlk günlerde emzirme sıklığının artması  hiperbilirubinemi gelişme olasılığını azaltır.
 Annelere ilk günlerde günde en az 8-12 kez emzirmeleri önerilmelidir. Bunun için anneye emzirme danışmanlığı verilmelidir. 
Özellikle geç preterm bebekler (34-37 gebelik haftası) yeterli beslenememe ve hiperbilirubinemi açısından riskli gruptur. Bu yüzden bu bebekler beslenme ve sarılık yönünden daha dikkatli  izlenmelidir. Bebeğin tek başına anne sütü ile beslenmesi özellikle desteklenmelidir.

 YD bebeğe su, dekstrozlu sıvı verilmesi hiperbilirubinemiyi önlemez veya bilirubin düzeyini düşürmez.

YD bebek ve annenin kan grupları ABO ve Rh açısından değerlendirilmeli, anne kan grubu 0 ya da Rh(-) ise  Direk Coombs bakılmalıdır.

Tüm yenidoğanlar sarılık gelişmesi açısından izlenmelidir.

Doğumdan sonra ilk muayene sırasında cilt rengi kontrol edilmelidir.
 8-12 saat ara ile vital bulgularla birlikte sarılık varlığı değerlendirilmelidir.

 Sarı görünen bebeğin total bilirubinine bakılmalıdır.

 İlk 24 saatte gelişen sarılık aksi kanıtlanana kadar patolojik kabul edilmelidir.
 Bu bebeklerin serum bilirubin düzeylerine bakılmalı  ve hemolitik hastalık ve diğer patolojik nedenler açısından değerlendirilmelidir.

Hiperbilirubinemili bebeklerin değerlendirilmesi:

STB hızlı yükselen bebeklerde neler bakılmalı ? :     
  *Kan grubu ve Coombs testi,
  *Tam kan sayımı ve periferik yayma( hemoliz bulguları açısından),
  *Direkt bilirubin ölçümü,
  *Retikulosit sayısı,
  *G6PD enzim düzeyi,
  *İdrarda redüktan madde.

Fototerapi (FT) başlanan bebeklere de bu incelemeler yapılmalı, FT ye yeterli yanıt yoksa albumin bakılmalıdır.
Bebeğin yaşı ve STB’ye göre 4-24 saat içinde bilirubin düzeyi tekrar bakılmalıdır.

Direkt hiperbilirubinemi varlığında:  idrar tetkiki ve idrar kültürü, sepsis araştırması yapılmalıdır.

Uzamış sarılıkta:  bu testlere ek olarak tiroid fonksiyon testleri, direkt bilirubin artışı varsa kolestaz incelemeleri  yapılmalıdır.

Tedavi almayı gerektirecek tüm hiperbilirubinemili bebeklerde total bilirubin ile birlikte direkt bilirubin de bakılmalıdır.
Hasta bebekler ve uzamış sarılığı olan bebeklerde kolestazı değerlendirmek amacıyla total ve direkt bilirubin bakılmalıdır.
STB < 5 mg/dl iken   direkt bilirubin 1 mg/dl’nin üzerinde ise  ya da STB > 5 mg/dl iken direkt bilirubin total bilirubinin % 20’sinden fazla ise direkt (konjuge) hiperbilirubinemi tanısı konur.
 Bunun dışında direkt bilirubin düzeyinin 2 mg/dl üzerinde olması her zaman  patolojiktir.

Tüm YD bebekler  taburcu olmadan önce ciddi hiperbilirubinemi risk faktörleri açısından değerlendirilmelidir.
Risk değerlendirmesi özellikle 72 saatten önce taburcu olan yenidoğanlar için önemlidir.
Bunun  için tüm bebeklerden taburcu olmadan önce STB  ya da transkutan bilirubin değerlendirmesi yapılmalıdır.
Hiperbilirubinemi  için en önemli risk faktörleri;  düşük gebelik haftası ve tek  başına anne sütü ile beslenme olarak söylenmektedir.

 Ağır hiperbilirubinemi için önemli risk faktörleri :
  1-Düşük gebelik haftası  (<38 GH ),
  2- Anne sütü ile beslenenen, iyi ememeyen, aşırı tartı kaybı olan bebekler,
  3-İlk 24 saatte sarılık gözlenmesi,
  4-Taburcu olmadan önceki STB düzeyinin yüksek / yüksek-orta risk bölgesinde olması,
  5- İzoimmün hemolitik hastalık, diğer hemolitik hastalıklar (G6PD eksikliği,pürivat kinaz eksikliği),
  6- Daha önce fototerapi almış kardeş öyküsünün olması,
  7.-Sefal hematom veya yaygın ekimoz varlığı.


Postnatal yaş ve total serum bilirubin değerlerine göre bebeklerin risk durumu.

YD tüm bebeklerin taburcu olmadan önce STB veya TcB ölçümü riskli bebeklerin tespitine yardımcı olur.
72 saatten önce taburcu edilen bebekler taburcu olduktan sonraki 2 gün içinde görülmelidir.
Kontrollerde yenidoğanın tartısı, tartı kaybı yüzdesi, beslenmesi,  idrar, gaita sayısı ve rengi, cildinde sarılık olup olmadığı değerlendirilmelidir.

YD sarılığında hemoliz bulguları :

1. İlk 24 saatte sarılık
2. Direkt Coombs testi (+) ve eşlik eden laboratuvar bulguları:
        Periferik yaymada hemoliz bulguları,
        Retikülosit sayısında yükseklik,
        Hemoglobin ve hematokrit düzeyinde düşme
3. Artan STB düzeyi ile birlikte G6PD eksikliği
4. Bilirubin düzeyinde saatte > 0.2- 0.5 mg/dl artış
5. FT’ye rağmen düşmeyen  veya  artan  bilirubin düzeyi

YD sarılığı olan bebeklerde hangi ilaçlar kullanılmamalı?:

YD sarılığı olan bebeklerde  seftirakson, sefaperazon, sulfamidler, dikloksasilin kullanılmasından kaçınılmalıdır.
İndometasin, ibuprofen, ampisilin de hızlı verilirse bilirubinle albümine bağlanmak için yarışmaya girer. Bu nedenle bu ilaçları kullanırken dikkat edilmelidir.


YD ' nın Uzayan Sarılığı:

Term bebeklerde iki haftadan, preterm bebeklerde üç haftadan uzun süren sarılıklar uzamış sarılık olarak tanımlanır.
 Uzamış sarılıkların büyük çoğunluğu anne sütü sarılığıdır.
Anne sütü alan bebeklerin %15- 40 ında uzamış sarılık görülebilir ve formül mama alan bebeklere göre sarılık daha uzun sürer.
Ancak anne sütü sarılığı demek için diğer nedenleri ekarte etmek gerekir.
Uzamış sarılıklarda direkt bilirubin yüksekliği her zaman patolojiktir ve kolestaz araştırılmalıdır.

Uzamış sarılığı olan bebekte neler bakılmalı? :

  1. Direkt, indirekt bilirubin tayini
  2. Anne-bebek kan grubu, direkt Coombs testi
  3. Tiroid fonksiyon testleri (TSH, serbet T4)
  4. Tam kan sayımı, periferik yayma
  5. G6PD ve pürivat kinaz  enzim tayini
  6. İdrar tahlili ve idrar kültürü
  7. İdrarda redüktan madde
  8. Direkt bilirubin yüksekliği yoksa karaciğer enzim düzeylerine bakmaya gerek yoktur. 



YD sarılığı tedavisi:





FOTOTERAPİ: 


Fototerapi (FT) bilirübini fotoizomerlerine dönüştürür ve karaciğerin konjugasyon mekanizmasına girmesini engeller. 
 FT de  en etkili ışık dalga boyu 450-460 nm olan mavi ışıktır. Yeşilde (525 nm) mavi ışık kadar etkilidir. 

Hiperbilirubinemi  tedavisinde gebelik haftası 35 haftanın üzerinde olan bebeklerde gebelik haftası ve risk faktörlerini de içine alan eğriler; 35 haftanın altında olan bebeklerde ise doğum ağırlığına göre hazırlanan tabloların kullanılması uygundur.


≥35 hafta bebeklerde postnatal yaşa göre fototerapi sınırları.
( Risk faktörleri: İzoimmün hemolitik hastalık, G6PD eksikliği, sepsis, asfiksi, hipotermi, letarji, albumin<3gr/dl. olması.)

FT’nin en yüksek etkin dozu bilinmemektedir. 
Ciddi hiperbilirubinemi durumunda yoğun FT kullanımı hem  kan değişimi ihtiyacını azaltır, hem de bilirubin nörotoksisitesinin ciddiyetini de azaltır.

Fototerapinin klinik etkinliği tedavi başlandıktan 4-6 saat sonra bilirubin düzeyinin ölçümü ile değerlendirilir. Bilirubin düzeyinde saatte 0.5 mg/dl’nin üzerinde düşüş elde edildiğinde FT etkin kabul edilir.
Bilirubin düzeyinde 2 mg/dl’nin üzerinde düşüş beklenir. 

FT kesildikten sonra bilirubin düzeyinde oluşabilecek ani yükselme (“rebound”) açısından dikkat etmek gerekir.

Yoğun FT vermek için bebeğin fototerapiye maruz kalacak olan vücut yüzeyi artırılır veya yüksek yoğunluklu lambalar içeren cihazlar kullanılır.

35 haftanın üzerinde ve yoğun FT verilen bebeklerde tedavi başlandıktan sonraki ilk 24 saatte bilirubin düzeylerinde , en fazla düşüş ilk 4-6 saatte olmak üzere % 30-40'lık düşüş beklenir. 
Standart FT ile 24 saatlik düşüş % 6-20' dir.

Bilirubin düzeyleri kan değişimi sınırına yakınsa (değişim sınırının 3 mg/dl altına kadar olan bebeklerde) FT sürekli uygulanır, bilirubin düzeyi daha düşük olanlar bebeklerde tek yönlü FT kullanılır.
Total serum bilirubini term ve risk faktörü olmayan bebekte 13-14 mg/dl’nin altına düştüğünde veya fototerapi başlama sınırının 2-3 mg/dl altına düştüğünde FT kesilir.

Prematüre bebeklere FT uygulanırken daha dikkatli olmak gerekir. Cilt yapılarından dolayı yan etkiler bu bebeklerde daha fazla görülebilir.

Fototerapi komplikasyonları :

Fototerapi alan yenidoğan bebeklerde insensible sıvı kaybı artar ve gaita kıvamı yumuşar.
Yeterli hidrasyon, beslenme ve ısı kontrolü önemlidir.
Hidrasyon için bebeğin günlük vücut tartısı ve idrar çıkışı takip edilir.
Ciltte FT ye bağlı döküntüler olur, FT kesilince düzelir.
Klinik iyileşme veya sarılığın ilerlemesi, uykusu, beslenmesi, ağlamasında değişiklikler gibi erken bilirubin ensefalopatisi bulguları değerlendirilmelidir.
Retina hasarını engellemek için gözler göz bantları ile kapatılmalıdır.

Prematüre bebeklerde antioksidan bir madde olan bilirubin düzeyinin FT ile düşürülmesinin, 32 gebelik haftasından önce doğan bebeklerde prematüre retinopatisini artırdığına dair yayınlar vardır.

Fototerapinin bebeklerde serebral kan akımını arttırdığına dair bazı bulgular vardır. İntrakranial hemoraji riski özellikle ventile edilen prematüre bebeklerde bu nedenle artabilir.

Prematüre bebeklerde idrarda kalsiyum atılımının artmasına bağlı hipokalsemi görülebilir.
 Hipokalsemi e FT kesildikten sonra 24 saat içinde kendiliğinden düzelir ve klinik olarak nadiren bulgu verir.
FT alırken bebeklerde sık ağlama ve jitteriness görülebilir.

 Direkt bilirubin düzeyi yüksek olan bebeklerde bronz bebek sendromu görülür, zararsızdır ve FT kesildikten sonra normale döner. Ancak bronz bebek sendromu kernikterus için risk faktörü olabilir.
Bu sendroma yol açan direkt bilirubin düzeyi bilinmemektedir. 

 FT kullanımının tek  kontrendikasyonu konjenital porfiridir.

Kan değişimi:

Amaç kernikterus gelişimini engellemektir.
Serum bilirubin düzeyi yoğun fototerapi ve belli durumlarda IVIG tedavisine rağmen bebeğin bilirubin düzeyi, risk faktörlerine göre belli bir değere ulaştığında yapılır.

Farmakolojik tedavi:

Hiperbilirubinemi tedavisinde farmakolojik tedavi yöntemleri kullanılmaz.
IVIG tedavisi dışında yenidoğan sarılığında farmakolojik tedavi önerilmemektedi.

 IVIG: D. Coombs (+) Rh veya ABO uygunsuzluğu, subgrup uyuşmazlıkları, intrauterin kan transfüzyonu yapılmış bebeklerde IVIG kullanılabilir. 
Yoğun FT ye rağmen yükselen serum bilirubin düzeyi, kan değişimi sınırına yakın (2-3 mg/dL) bilirubin düzeyi olan bebeklerde 0.5-1 gr/kg  dozda 2 saatte gidecek şekilde mümkün olan en kısa sürede verilir, gerekirse 12 saat sonra tekrarlanır. 
Kan değişimi yapılan bebeklerde değişim sonrası IVIG aynı dozda tekrarlanır.


kaynak: www.neonatology.org

Fototerapi için kullanılan tablolar Türk Neonatoloji Derneğinin sitesinden alınmıştır.

Anafilaksiye Genel Bir Bakış

  Anafilaksiye Genel Bir Bakış Dr.NevinKURT   Anafilaksi u Alerjinin, tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilen en ciddi klinik tablosud...