31 Mart 2019 Pazar

buğday alerjisinde yasak besinler

Un (zenginleştirilmiş yüksek proteinli, yüksek glutenli ya da tam buğday unu)
● Durum buğday ve durum unu
● Ekmek ya da tahıl extratı içeren besinler
● Gluten içeren besinler
● Kepekli besinler
● Bulgur, irmik, makarna, erişte, kuskus
● Malt içeren besinler
● Buğday nişastası


Ürün Etiketinde Dikkat Edilmesi Gerekenler
● Hidrolize protein
● Doğal ya da yapay buğday aromaları
● Modifiye edilmiş besin nişastası
● Soya unu
● Jelatinli bitkisel nişasta
● Surimi halinde getirilmiş balık

yumurta alerjisinde yasak besinler

Yumurta
● Köfte
● Omlet
● Menemen
● Krep
● Mayonez
● Beze
● Pankek, muffin, sufle
● Unlu mamüller
● Dondurma
● Makarna ve erişteler
● Galeta unu ile yapılmış ürünler

● Makaron
● Tartar sos
● Marşmelov
● EGG
● Albumin
● Livetin
● Lizozim
● Vitellin
● Ova- veya ovo- ile başlayan içerikler
● Lesitin
● Yapay tat vericiler
● Doğal tat vericiler

inek sütü alerjisinde yasak besinler

İnek sütü, keçi sütü
○ Yoğurt
○ Tereyağı, Margarin
○ Labne
○ Ayran
○ Boza
○ Dondurma
○ Kefir
○ Peynir
○ Salam, sosis, sucuk
○ Peynir altu suyu
○ Çökelek
○ Kaymak
○ Lor peyniri
○ Süzme peyniri
○ Kaşar peyniri
○ AVM'de satılan hazır etler, köfteler

○ Bisküvi
○ Gofret
○ Kraker
○ Lolipop gibi sütlü şekerler
○ Beşamel sos
○ Krema ve ekşi krema
○ Kremalı çorbalar
○ Galeta unları
○ Tarhana çorbası
○ Salep
○ Muhallebi
○ Sütlaç
○ Güllaç
○ Kremşanti
○ Süt tozu
○ Kahve kreması
○ Milkshake

○ Süt protein hidrolizatı
○ Kazein
○ Kazein hidrolizatı
○ Laktabumin
○ Laktabumin fosfat
○ Laktibol monuhidrat
○ Peynir altı suyu (whey)
○ Peynir altı suyu protein hidrolizat

○ Laktoferrin
○ Laktoz
○ Galaktoz
○ Laktuloz
○ Diasetil
○ Rakaldent
○ Rennet kazein
○ Tegatoz

obesiteye yaklaşım

Enerji içeriği yüksek olan besinler, büyük porsiyonlu beslenme, fast food, şekerli içeceklerden oluşan kötü beslenmenin ve hareketsiz yaşamın obezite oluşumunda rol oynadığı düşünülür.

Epidemiyolojik çalışmalar, süt çocukları, çocuklar ve ergenlerdeki kısa uyku süresinin obezite gelişimi ile ilişkili olduğunu göstermiştir

 İn utero kötü beslenme çocukluk ve ergenlik dönemindeki obezite gelişimi ile ilişkilidir.

Hesaplanan VKİ; yaş ve cinsiyete göre belirlenmiş persentil eğrilerinde 95. persentil ve üzerinde ise obezite, 99. persentilin üzerinde ise morbit obezite olarak değerlendirilir.
İki yaş altı çocuklar için VKİ kullanılamaz .


Obez çocuklar özellikle tip 2 diyabet açısından taranmalıdır.

Amerikan Diyabet Derneği; VKİ >85. persentil olan 10 yaş üzeri çocuklarda en az 2 risk faktörü var ise iki yılda bir açlık kan şekeri ölçülmesini önermektedir.
Açlık kan şekeri 100-125 mg/dL ise bozulmuş açlık glukozu,
125 mg/dL’nin üzeri ise diyabet olarak değerlendirilir .


VKİ 85. persentilin üzerinde olan tüm çocuklarda açlık lipid paneli çalışılmalıdır.
serum kolesterol düzeyi >200 mg/dL, LDL >130 mg/dL ise hiperkolesterolemiden bahsedilir.


Çoğu hastada non alkolik karaciğer hastalığı asemptomatik olacağı için serum ALT ve AST düzeyleri belirlenmelidir. İnsülin direncinin belirlenmesi için açlık insülin düzeyi ölçülmelidir.



tedavi:
bebekler ilk 6 ay yalnızca anne sütü almalı, 6 aydan sonra ek gıdalar ile birlikte anne sütüne devam edilmelidir.
Glisemik indeksi yüksek olan gıdalar diyetten çıkarılarak ve porsiyon boyutları azaltılarak hızlı enerji alımı sınırlandırılır.
Diyet sebze ve meyveden zengin olmalıdır.

Günde en az 1 saatlik fiziksel aktivite önerilmelidir.
Bu aktiviteler çocuklar için eğlenceli ve yaşına uygun olmalıdır.
diyet ve egzersiz birbirinin tamamlayıcısıdır .

Obezite riskini artırdığı için televizyon, bilgisayar günlük kullanımı 2 saat ile sınırlandırılmalıdır.

Okmeydanı Tıp Dergisi 30(Ek sayı 1):39-44, 2014.




Çocukluk çağı ve adölesanda obezite tedavisindeki temel amaç kilo vermekten ziyade beslenme ve egzersiz alışkanlığı kazandırmak olmalıdır.

Hastalara kilo verdirirken amaç 2 ile 5 yaş arası çocuklarda ayda yaklaşık 500 gramı,
 6 ile 18 yaş arası çocuklarda ise haftada yaklaşık 1000 gramı geçmemelidir .

Hastalar öğün atlamamalıdır,
 televizyon karşında beslenme önlenmelidir.
Çocukların aile ile birlikte aynı sofrada beslenmesi sağlanmalıdır
 Arada alınan atıştırmalar ve abur cubur tüketimi önlenmeli
sebze ve meyve içeren
 posalı ve kuru baklagilleri içeren yiyeceklerin tüketimi sağlanmalıdır .
 Hastaların düşük enerjili, çabuk kilo verdiren moda diyetlere yönelmesi engellenmelidir.
 Ödül olarak yüksek kalorili yiyeceklerin tüketilmesi önlenmelidir

Tedavi sonucunda hastaların %5-10 kadar ağırlık kaybı obezite komplikasyonlarının önlenmesi için önemlidir.

Anne ve babanın her ikisi birden şişman ise çocuklarında obezite görülme ihtimali % 80’dir.  Ebeveynlerden sadece biri şişman olduğunda çocuğun obez olma ihtimali %40’a düşer.
Türk Pediatri Arşivi 2009;44:115-9.




30 Mart 2019 Cumartesi

iştahsız çocuğa yaklaşım

İştah açıcı bitkiler:

Anason veya ada çayı,
Kırmızı biber, karabiber,
Soğan, sarımsak,
Çemen otu, yaban mersini,
nane,
tarçın,
kimyon


Demir eksikliği anemisi (DEA) çocukluk çağında en sık görülen nutrisyonel anemi olup, ilk klinik bulgulardan biriside iştah azalmasıdır. İştah açıcı ghrelin düzeyi ile serum demir düzeyi arasında pozitif bir korelasyon vardır. DEA’da iştahsızlığın ghrelin düzeyindeki düşüklük sebebi ile olabileceği bildirilmiştir 

Malabsorbsiyon sendromları, özellikle çölyak hastalığı, kabızlık, gastroözefageal reflü hastalığı, özefajit, gastrit ve duodenal ülserler, karaciğer hastalıkları, böb-rek fonksiyon bozuklukları, kardiyak ve solunumsal prob-lemler, hipotiroidizm, kısıtlı beslenme rejimleri, tüberküloz ve malign hastalıklar çocuklarda iştahsızlığa neden olabilirler.

Çocuğun beslenme sırasında aile masasında diğer bireylerle aynı öğünde yemek yemesi uygun beslenme alışkanlığının gelişmesi açısından gereklidir.
Öğünlerde çocuğun kalabalık ortamlarda bulunmasının, beslenme üzerine olumlu etkileri olduğu belirtilmiştir
vitamin ve mineral desteği yapılmasının iştahı olumlu etkilediğine dair kesin bir kanıt bulunmamaktadır, hatta gereksiz vitamin ve mineral kullanımı toksik etkilere neden olabilir.

Öğün aralarında meyve suları, süt gibi gıdaların tüketilmesi çocuğun çabuk doymasına, kalori alımlarının bugıdalarla pratik olarak alınmasına ve dolayısı ile de öğün atlamasına neden olur.


İştah açıcı ilaçlar ancak kistik fibrozis (KF), kansere sekonder kaşeksi gibi durumlarda faydalı olabilir.
KF hastalarında Siproheptadinin dokuz aya kadar kullanılmasının güvenilir olduğu görülmektedir. Hastaların iştah artışı yanında solunumfonksiyonlarında da düzelmeler gözlenmiştir.

Genelde iştah açmak için kullanılan ilaçlar kanser kaşeksinde denenip, iştahsızlığı olan ve başka hiçbir problemi olmayan çocuklarda kullanımlarına yönelik çalışmalar mevcut değildir. Bu nedenle iştahsız çocuklarda ilaç kullanılması uygun görülmemektedir .


İştahsız Çocuk İzleminde Ailelere Yapılacak Öneriler:
Süt, kola, meyve suları, çay, su gibi içeceklerin tüketim sıklığı ve miktarı belirlenmeli yemek öncesi ve yemek sırasında alımları kısıtlanmalıdır
Besinler çocukların yiyebileceği türden ve çocuğun öncelikleri dikkate alınarak hazırlanmalı ve yemek sırasında çocuğun kendisinin yemesi teşvik edilmelidir
Yemek porsiyonları çocuğun isteğine göre ayarlanmalıdır
Öğün sırasında teklif edilmiş olan bir besin çocuk tarafından reddedilmiş ise farklı besin denenmeli ve ısrarcı olunmamalıdır.
Besin belirli aralıklarla, zaman içinde çocuğa tekrar teklif edilmelidir
Çocuğun öğün saatleri düzenli olmalı, çocuk aile bireyleri ile aynı anda sofraya oturmalıdır.
Öğün aralarında iştahını kaçıracak tatlı (şeker ve çikolata) besinler verilmemelidir. Bu konuda aile bireyleri kararlı olmalıdırlar
Çocuğun tabağı çocuğun ilgisini çekecek şekilde süslenmeli, kendisinin seçim yapmasına izin verilmelidir
Yemek sırasında çocuğun yemeğe ilgisini azaltan televizyon kapalı tutulmalıdır
Çocuğun beslenmesinin kalabalık ortamda, çocuklarla birlikte yapılması beslenmeyi olumlu etkileyebilir.
Vitamin ve minerallerin eksiklik durumları dışında verilmesi önerilmemektedir
Az yiyen çocuklar için öğün sayısı artırılmalıdır.
Gerekirse öğün içeriği modüler beslenme ürünleri ile zenginleştirilmelidir
Çocuğun bakımını üstlenen kişilere eğitim verilmeli,beslenmede yanlışlar uygun bir şekilde anlatılmalıdır.
Anne ve bakıcı kişi bebek beslenmesinde çocukla devamlı ilişki içinde olmalı ve beslenme sağlıklı şekilde sürdürülmelidir .
Güncel Pediatri 2011; 9: 79-84




kronik öksürük


Kronik öksürük en az 4 hafta süren öksürük olarak tanımlanır. Kronik öksürüğü olan çocuklar detaylı öykü, fizik muayene, akciğer grafisi ve yapabiliyorsa spirometre ile değerlendirilmelidir

Kronik paroksismal öksürük egzersiz, soğuk hava, uyku ya da alerjenlerle tetikleniyorsa astım düşünülmelidir.

Havlar tarzda ya da kaba öksürük genellikle trakea veya proksimal hava yollarından kaynaklanır (Hava yolu malazisi, laringotrakeobronşit, spazmodik krup veya yabancı cisim gibi).

Erken süt çocuğunda kesik kesik öksürük Clamidya trachomatise bağlı olarak oluşabilir.

Öksürük kaz sesi gibi ise ve geceleri kayboluyorsa psikojenik ya da habitual öksürük olarak düşünülür.

 Kronik prodüktif öksürüğün özgül nedenleri arasında bakteriyal bronşit (bir seride kronik prodüktif öksürükle başvuran olguların %40’ında), bronşektazi, astım benzeri durumlar, aspirasyon bozuklukları gelmektedir.

 İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hast. Dergisi 2014; 4(1):1-9

Objektif ölçümlere göre solunum hastalığı olmayan sağlıklı okul çağında çocuk (ort:10 yaş) günde ortalama 10-11 (34 kadar) öksürük episodları olabilir.

Arch Dis Child 1996; 74:531-4.

Özellikle sonbahar ve kış mevsimlerinde yineleyen viral infeksiyonlar çocuklarda yaygındır.
Öksürük reseptörlerinde duyarlılık artışı vardır.
Persistan öksürüğe neden olabilir .

 Kistik fibrozis olmayan kronik yaş öksürüklü çocuklarda son zamanlardaki çalışmalarda çocukların büyük bir bölümünde endobronşiyal bakteriyel bir infeksiyon olduğu saptanmıştır
Pediatr Pulmonol 2003; 36:73-5.



 Kronik öksürük ve pürülan balgam çıkaran çocuklar kistik fibrozis, bronşektazi ve silier dismotilite sendromları yönünden değerlendirilmeli


 Pertussis, parapertussis, adenovirus, mikoplazma, klamidya ile olan infeksiyonlarında tipik olarak spazmodik boğulur tarzda paroksismal bir öksürük paterni görülebilir.


 2008 yılında Türkiye’de yapılan çalışmada ise en sık kronik öksürük nedenleri sıra ile % 25 astım, % 23 uzamış bakteriyel bronşit, % 20 üst hava yolu öksürük sendromu bulunmuştur.

Üst hava yolu öksürük sendromu daha önceleri postnazal akıntı sendromu olarakta bilinir. Postnazal akıntının en önemli nedeni, allerjik rinit veya kronik rinosinüzittir.

Tüm hastalarda akciğer grafisi çekilmeli ve 6 yaş üzeri çocuklara spirometri ve gerekirse reversibilite testi yapılmalıdır .


İki-on sekiz yaş arası akut öksürüklü çocuklarda bal kullanımının plaseboya kıyasla öksürük sıklığını azaltmada daha etkili olduğu gösterilmiş.

Honey for acute cough in children Cochrane Database Syst Rev 2010;

.Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi 2008’de öksürük ve soğuk algınlığı ilaçların 2 yaş altında kullanılmamasını önermektedir .


Çocuk Dergisi 10(3):110-115, 2010

28 Mart 2019 Perşembe

eritema nodozum




eritema nodozum ile ilgili görsel sonucu



1-  Bakteriyel Enfeksiyonlar :

Streptokokal enfeksiyonlar ,
Mycoplazma, Clamidia,
EBV,
Tüberküloz
Yersinia ,, Salmonella , Shigella,  Campylobacter
 Brusella
Protozoal enfeksiyonlar  : Toksoplazma, Askariasis , Amebiyazis , Giardiyazis

2- İlaçlar :

 Hepatit B aşısı
 Penisilin
Fenitoin
Salisilatlar
sulfonamidler

3-  Malign hastalıklar :

Hodgkin hastalığı Non-hodgkin lenfoma
Lösemi
Sarkoma

4- Diğer :
 Sarkoidoz
 Ülseratif kolit ;Crohn
Behçet,



Laboratuar
 Boğaz kültürü: streptokokal enfeksiyonu dışlamak için yapılabilir.  Sedimentasyon: genellikle yüksek bulunur.
  Gaita tahlili: gastrointestinal şikayetleri olan hastalarda Yersinia, Salmonella ve Campylobacter  için.
Akciğer  grafisi: hiler LAP, sarkoidoz ve Tbc ,için

27 Mart 2019 Çarşamba

adolesanda obesite

Adölesan obezlerin tespiti; BKİ persantillerine göre yapılmalıdır.

 açlık kan glukozu, serum lipid paneli ve serum ALT düzeyi bakmak tavsiye edilmektedir. D vitamini ölçümü ile ilgili öneriler ise henüz tartışmalıdır

bu yaş grubunda ebeveynler ve diğer aile bireyleri de tedavi planına dahil edilmelidir.

 Tedaviye erken başlamak ve ciddiyetle devam etmek başarıyı artırıcı önemli faktörlerdir.

 Yaşam tarzı değişikliği tedavinin ilk ve en önemli basamağıdır.

Haftalık yaklaşık 0,5 kg kilo kaybı hedeflenebilir.

 Gün içinde enerji harcamasını sağlayacak hareket, egzersiz veya spor programları ve kalori alımını azaltmaya yönelik uygun tıbbi beslenme tedavisi esastır.

 Televizyon, bilgisayar ve telefon ile uğraşı günlük 2 saati geçmemelidir.

 Buna rağmen yeterli süre takiple hedeflenen kilo kaybı sağlanamadığında ilaç tedavisi düşünülebilir.


OBEZİTE TANI ve TEDAVİ KILAVUZU
 Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği • 2018


Metabolik Sendrom (10-16 Yaş Arası IDF Kriterleri):

 • Bel çevresinin 90. persentil üzerinde olması temel kriterdir
 • Aşağıdaki 4 kriterden en az ikisinin eklenmesi gerekir:
 Açlık plazma glukozu >100 mgr/dl veya tanı almış Tip 2 DM
 Trigliserid düzeyi >150 mgr/dl
 HDL-K düzeyi <40 mgr/dl
 Kan basıncı: sistolik >130 mmHg, diastolik >85 mm/

Dislipidemi :
• Hipertrigliseridemi >150 mgr/dl
• Hiperkolesterolemi >200 mgr/dl
• Düşük HDL-K <40 mgr/dl
• Yüksek LDL-K >130 mgr/dl



26 Mart 2019 Salı

Yenidoğan Bebek Beslenmesi

Sağlıklı term bebeklerde anne sütü alımı ve mide kapasitelerine göre önerilebilir miktarlar:
İlk 24 saat : 2-10 ml
24-48 saat : 5-15 ml
48-72 saat : 15-30 ml
72-96 saat : 30-60 ml

Yenidoğan bebeğin mide kapasitesi
doğduğunda küçüktür, günler içinde artar.
Annenin gözünde canlandırabilmesi için bazı benzetmeler veya maketlerden yararlanmak yararlı olur.
Yenidoğan bebeğin mide kapasitesi yaklaşık olarak,
ilk gün 5-7 ml (kiraz/cam bilye),
üçüncü gün 22-27 ml (ceviz),
birinci hafta 45-60 ml (kayısı/pinpon topu),
birinci ay 80-150 ml (büyük bir yumurta)
olarak kabul edilir.

Anne sütü alımının yetersizliğini gösteren bulgular:
1- Uygun emzirme danışmanlığına rağmen
düzelmeyen, klinik ve laboratuvar olarak ağır
dehidratasyon varsa (%10 kilo kaybı, hipernatremi,
letarji vb)
2- Beşinci gün veya sonrasında %8-10 kilo kaybı ve
sütün gelmemesi (gecikmiş laktogenez)
3- Bebeğin ilk mekonyumunu çıkarmaması veya 5. gün
hala mekonyum yapması
4- Süt gelmesine rağmen bebeğin etkin emememesi
5- Hiperbilirubinemi


Yenidoğanda Yetersiz Tartı Alımı tanımı:
Doğum sonrası ilk 2 hafta sonunda doğum tartısına ulaşamama,
<14 gün bebekte >%10 kilo kaybı,
veya <20 g/gün kilo alımı,
ilk 1 ay içinde 500 gramdan az tartı alımı,
büyüme eğrisinde yaşa göre ağırlığın iki persantil aşağı düşmesi veya ortalamanın iki standart
deviasyon altında olmasıdır.


Yenidoğan Bebeklerde Açlık belirtileri:
- Göz kapakları kapalıyken göz hareketleri artar veya
gözlerini açar.
- Ağzını açar, dilini çıkarır, başını sağa-sola çevirerek
memeyi arar.
- Huysuzlanmaya, mırıldanmaya başlar.
- Yumruğunu, parmaklarını ya da ağzına dokunan örtü,
battaniye gibi cisimleri emer.
- Ağlama GEÇ BİR BELİRTİDİR!
- Bazı bebekler ise çok sakindir ve erken açlık
belirtileri fark edilmezse tekrar uyumaya başlar;
bu da beslenme yetersizliğine yol açabilir. Anneler
bebeklerinin beslenme özelliklerini tanımayı
öğrenmelidir.


LOHUSA ANNE İÇİN ÖRNEK BİR MENÜ:
Emziren annenin kalori gereksinimi: 2000-2500 kcal/
gün’dür.
Süt, yoğurt (kalsiyum, proteinler, yağ) 2-3 su bardağı (400-600 ml)
Peynir (kalsiyum, proteinler, yağ) 2 kibrit kutusu kadar (60 g)
Et, tavuk, balık (proteinler, vitaminler) 3-4 porsiyon
Yumurta, kuru baklagiller (proteinler, karbonhidrat) 1 porsiyon
Taze sebze ve meyveler (vitamin ve lifler) 5-7 porsiyon
Ekmek (karbonhidrat, vitaminler) 4-6 dilim
Pirinç, bulgur, makarna vb. (karbonhidrat) En fazla 2-3 porsiyon

kaynak:
neonatology.org.tr


25 Mart 2019 Pazartesi

bebeklerin ortam ısısı, uykusu


Bebekleri nasıl giydirelim ?

Bebeğin ensesi ve giysilerin altında kalan bölgeleri sıcak ve bebek de mutlu ise ortam ısısı ve giysileri yeterlidir

 Yenidoğan döneminde annesinden bir kat fazla daha sonra annesi kadar giyinmelidir.



Bebeğin yaşadığı odanın ısısı ne olmalı?

Gündüz 22-24 C , Gece 20-23 C

Gece yattığı oda sıcak olmamalı, çünkü:  ABÖS riskini artırır.
 Kuru ve ısınmış hava burun mukozasını kurutur
 Mukoza  duyarlı hale gelir, enfeksiyon riski artar.

Banyo sıklığı ve banyo suyunun ısısı kaç C olmalı?

Günaşırı ya da her gün (haftada 2 kez şampuanlı) banyo yeterli .Banyo suyu ısısı: 37-38 C



 Bebekler nerde, ne süre ve nasıl uyurlar?

1 yaşa kadar sırtüstü uyumak,
 İlk 6 ay aile ile aynı odada kendi yatağında uyumak,
 Gündüz ya da gece uyku sırasında emzik kullanmak ABÖS’dan korur
 Bebeğin yattığı odada sigara içilmez (ABÖS riskini ↑)
 Gece boyunca araba ya da bebek taşıma koltuğu, bebek arabası ya da salıncakta uyutulmaz
Yatak zemini ve şilte sert olmalıdır
Yattığı yatakta boğulma riskini artırabilecek yumuşak objeler, yastık vs olmamalıdır
 Yatakta tek başına yatmalıdır
Oda ısısı yüksek olmamalıdır

Yenidoğan ort . 16-17 sa/gün, 1- 6 ay:13-14 sa/gün uyur
Bebek büyüdükçe bu süre azalır.

Gece boyunca 60-90 dk aralarla kısa süreli uyanıklık döngüleri olur.

 3. aydan itibaren kendi kendine uykuya dalabilir,
 En son uyuduğu yer yatağı ise uyanma dönemlerinde kendi kendini yeniden uyutabilir
 Gündüz uykusu çevresel, gece uykusu ise genetik etmenlerden etkilenir






AYAKKABI SEÇİMİ:

“Ortopedik” değil “ergonomik” olmalı
Rahat olmalı, ayakkabının önünde ve arkasında boşluk olmalı ama yürürken topuk çıkmamalı
 Önü dört köşeli, tabanı esnek olmalı,
 Koşarken ayağından çıkmaması için bileğin üstüne kadar uzanmalı,
 Deri, bez ya da kanvas ayakkabılar seçilmeli,
 Topuksuz, tabanı lastik ya da tırtıklı kösele olmalı,
 Enerji kaybını azaltmak için hafif olmalı
Bebek yürüyene dek ayakkabı gereksinimi yoktur
 Yeni yürüyen bebeklerin de sadece dış mekanlarda giymesi önerilir.
Çıplak ayakla yürümek ayağın şeklinin ve kuvvetli eklemlerin oluşumunu kolaylaştırır






kalsiyum ihtiyacı

Yaş :     Kalsiyum alımı (mg/gün)
0-6 ay=  210
7-12 ay = 270 ,
1-3 y =500,
 4-8 y=  800
 9-18 y = 1300 mg

Kalsiyum içerikleri :Süt (1 fincan) 246 mg Yoğurt (1 kase) 258 mg Peynir (30 g) 202 mg

d vit.

334 anneye 6400 IU/gün D vit. desteği bebeğin 400 IU/gün D vit. alması ile eşdeğer

 Yeterlilik tanımı 25(OH)D >50 nmol/L

(Hollis BW et al. Pediatrics 2015; 136: 1669







25(OH)Vitamin D Düzeyi  Institute of Medicine (IOM) 2010

 Eksiklik :    < 30 nmol/L      (<12 ng/ml)

Yetersizlik : 30-50 nmol/L    (12-20 ng/ml)

 Normal :    > 50 nmol/L       (>20 ng/ml)


( > 20 ng/ml toplumun en az %97.5’unun gereksinimini karşılar. )


Çocuklarda D Vitamini Desteği Önerisi İlk yaşta günde 400 IU İlk yaştan sonra günde 600 IU Amerikan Pediatri Akademisi ve Beslenme Komitesi (IOM, Dietary Reference Intakes for Calcium and Vitamin D, NAP, 2011)




---------------------------

D vitamini desteği astım ataklarının sıklığını (%54), ve kortikosteroid tedavisi gereksinimini %31 azaltıyor .
 483 çalışmadan, 7 randomize kontrollü çalışmada, 955 vaka D vit düzeyi < 25 nmol/L altında etki daha belirgin olduğu görülmüş.


Vitamin D supplementation to prevent asthma exacerbations: a systematic review and meta-analysis of individual participant data. Lancet Respir Med 2017 Nov;5(11):881-890. D

-----------------



D vitamini eksikliği için risk artışı
 Malabsorpsiyon
 Obezite
 D vit metabolizmasını etkileyen ilaç (antikonvülzan, glukokortikoidler, antifungal, antiretroviral) kullanımında

 Hastalar 2-3 kat fazla D vit’ne gereksinim duyabilir, eksiklik için taranmalıdır


 Pramyothina P, Holick MF. Vitamin D supplementation: Guidelines and evidence for subclinical deficiency. Curr Opin Gastroenterol 2012, 28:139–150.


-------------------

D vitamini eksikliğinde tedavi

 Gastrointestinal fonksiyonları normal çocukta 2,000-5,000 IU/gün

 Malabsorpsiyon varsa 10,000- 25,000 IU/gün

 2-4 hafta

Önerilenden yüksek dozda D vitamini kullanımında
Hastalık durumunda normal düzey sağlanana kadar 3 ayda bir 25-OH vit D düzeyi ile izlem



--------------------------





Önerilen D vitamini alımı :

0-1 yaş 400-1000 IU

1-8 yaş 600-1000 IU

9-18 yaş 600-1000 IU

>18 yaş 1500-2000 IU

Gebelik 1500-2000 IU
Laktasyon 1500-2000 IU

Endocrine Society vitamin D guidelines 2011








D vitamini eksikliğini önlemek için, Endokrin Topluluğu kendi uygulama rehberlerinde;

infantlarda ilk bir yıl için günlük 400-1000 IU (2000 IU’ye kadar güvenli),

1-18 yaş arasındaki çocuk ve adölesanlar için günlük 600-1000 IU (4000 IU’ye kadar güvenli),

18 yaş üzeri erişkinler için ise günlük 1500-2000 IU (10,000 IU’ye kadar güvenli)

D vitamini desteği önermektedir.
Bununla birlikte obez kişilerde, Malabsorbsiyon sendromu olan hastalarda, glikokortikoid ve antiepileptik ilaç kullanan kişilerde daha yüksek dozlar gerekebilir
Wacker M, Holick MF. Vitamin D-Effects on Skeletal and Extraskeletal Health and the Need for Supplementation. Nutrients 2013;5:111-48









24 Mart 2019 Pazar

çocuklarda uyku süreleri



yaş:                           önerilen:                  önerilmeyen:

Yenidoğan, 0-3 ay        14-17 sa                  <11 sa, >19 sa
Bebek, 4-11 ay             12-15 sa                   <10 sa, >18 sa
 1-2 yaş                        11-14 sa                   <9 sa, >16 sa
3-5 yaş                         10-13 sa                   <8 sa, >14 sa
6-13 yaş                       9-11 sa                     <7 sa, >12 sa
14-17 yaş                     8-10 sa                    <7 sa, >11 sa



Journal of Clinical Sleep Medicine, Vol. 12, No. 6, 2016

22 Mart 2019 Cuma

DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ

Demir preparatları +2 ferröz veya +3 ferrik şekilde olabilir.
 Ferrik şekli emilim için önce ferröz şekle dönmelidir.
Bu nedenle biyolojik olarak önemi olan +2 değerlikli ferröz demirdir.
Ağızdan tedavide en sık kullanılan iki değerlikli ferröz demir preparatları ferröz sülfat, ferröz glukonat, ferröz fumarat ve ferröz süksinatdır.

En sık kullanılan tedavi dozu günde 3-6 mg/kg’dır.

Dozun bölünmesi konusunda da farklı öneriler vardır.
Yapılan çalışmalarda özellikle sindirim sistemi yan etkileri görülen çocuklarda günde tek dozun da etkin olduğu gösterilmiştir.

Askorbik asidin demir emilimini arttırdığı bilinmektedir,

Demir preparatlarına rutin olarak çinko eklemekle ilgili yeterli çalışma henüz yoktur.
 Beslenme yetersizliğinin olduğu bölgelerde, büyüme-gelişme geriliği, yara iyileşmesinde gecikme, bağışıklık sistem bozukluğu sonucu sık enfeksiyon geçirme ile birlikte demir eksikliğinin görüldüğü çocuklarda, kısıtlı laboratuvar imkanları nedeniyle serum çinko düzeyine de bakılamıyorsa demir ve çinko içeren preparatların kullanılmasının fayda getirebilir.

Tedavide 10 gün sonra Hb’de 1 gr/dL veya daha fazla artış gözlenmişse tanı doğru demektir. Bu durumda demir depolarını doldurmak için tedaviye en az iki ay daha devam edilebilir.

Demir eksikliği anemisinin üzerinde en fazla durulan bulgusu nörokognitif sistem üzerine etkileridir.
Demir eksikliği anemisine ilerlememiş DE de mental ve motor işlevlerde bozulmaya neden olabilir ve bu etkiler kalıcı olabilir.
Demir eksikliğinin hangi mekanizmayla nörokognitif bozukluklara neden olduğu tam olarak bilinmemekte.

Son dönemde yapılan bazı çalışmalarda ve 2010 yılında yapılan bir meta-analizde; DEA’nin ateşli konvülziyonla kuvvetli derecede ilişkili olduğu gösterilmiştir



                                      Hb(mg/dl)   Hct (%)
6-59 ay arası çocuklar    11                33
5-11 yaş arası çocuklar   11,5            34
12-14 yaş arası çocuklar 12              36
 >15 yaş kızlar                12              36
>15 yaş erkekler             13              39


lab:

 Eritrositler, içlerindeki hemoglobin miktarı azaldığında normalden daha küçük ve soluk görünürler. Bu bulgu tam kan sayımında ortalama eritrosit hacmi (MCV) ve ortalama eritrosit hemoglobininin (MCH) azalmasıyla kendini gösterir.Ortalama eritrosit hemoglobini 27 pg altında ise düşüktür.

 Periferik yaymada ise eritrositler mikrositik ve hipokromdur.

Ortalama eritrosit hacmi ve MCH birbirine koşuttur yani mikrositik eritrositler aynı zamanda hipokromdur.



Kan sayımında anemi ile birlikte RDW artışı var ise besinsel eksiklik düşünmek gerekir; birlikte MCV düşük ise demir eksikliği, MCV yüksek ise B12 veya folik asit eksikliği söz konusu olabilir.

Normal bir RDW ve mikrositoz demir eksikliği anemisinden çok talasemi taşıyıcılığını düşündürür.

RDW-CV % olarak verilir. daha güvenilir bir ölçümdür ve >14 ise anormaldir.



RDW % > 14

 RBC: düşük

Hb, Htc: yaşa ve cinsiyete göre düşük

 MCV: yaşa ve cinsiyete göre düşük

 MCV alt sınır saptanırken: 70+yaş  ,  < 10 yaş için  ; 10 yaş üstü 80
 (MCV<72 ise genellikle anormaldir)

MCV için üst sınır: 84+yaşx0,6     >6 ay için
 (MCV>98 her zaman anormaldir)

 MCH < 27 pg

MCHC < % 30

Trombositoz

Nadiren: Trombositopeni, lökopeni




Serum ferritin < 12 ng/mL
 Serum demiri: < 30 mcg/dL
 TDBK > 480 mcg/dL
Transferin satürasyonu (Demir/TDBKx100) < %16
 Metzner indeksi (MCV/RBC) > 13






Özdemir N.
Çocuklarda demir eksikliği anemisi

 Türk Ped Arş 2015; 50: 11-9






21 Mart 2019 Perşembe

Çölyak Hastalığı Açısından Kimler Test Edilmeli?

 Çölyak hastalığı prezentasyon belirtileri çok çeşitli olabildiği ve hastaların büyük kısmı asemptomatik olduğu için, ÇH tanısı güçlükler oluşturmakta ve yüksek bir klinik şüphe indeksini gerektirmektedir.
 Ek olarak, çölyak hastalığı, buğday allerjisi ve non-çölyak glüten hassasiyeti (NCGS) olguları benzer belirtileri gösterebildiklerinden, sadece klinik belirtilere dayanarak bu hastalıkların ayırt edilebilmesi mümkün değildir.

 Kronik diyare, karın ağrısı, distansiyon ve tartı kaybı gibi tipik gastrointestinal semptomların varlığında ÇH öncelikle düşünülmelidir.

 Daha az tipik semptomlar olup başka şekilde açıklanamayan kabızlık, boy kısalığı, anemi, yorgunluk, artralji ve karaciğer enzim yüksekliği olan olgular da ÇH açısından araştırılmalıdır.

Dirençli veya tekrarlayan demir eksikliği, açıklanamayan osteopeni, dental enamel defekti, tekrarlayıcı oral aftöz lezyonları ve DH olguları da ÇH açısından tetkiki gerektirirler.

 Asemptomatik veya çok hafif belirtilere sahip olmakla beraber, ÇH yönünden risk grubunda olduğu bilinen durumlar da ÇH açısından tetkik edilmelidirler.

Çölyak hastalığı tanılı hastanın birinci derece yakınları, Down sendromu, Turner sendromu, Williams sendromu, IgA eksikliği ve otoimmün hastalık (Tip-1 DM, otoimmün tiroidit, otoimmün karaciğer hastalığı, jüvenil kronik artrit gibi) varlığı risk gruplarını oluşturur.

Günümüzde ÇH tanısında kullanılan serolojik testlerin duyarlılık ve özgüllüğü oldukça yüksektir. Bu nedenle de ÇH şüphesi olan hastalarda tanısal yaklaşımda serolojik testlerle başlanması gerekli ve uygundur. Ancak serolojik tetkikler öncesinde hastanın glüten içeren normal bir diyetle besleniyor olması çok önemlidir, serum antikorlarının yarılanma ömrü 30-60 gün arasında olduğundan, glütensiz diyetle beslenen hastalarda testlerin negatif çıkma olasılığı yüksektir. Ticari kullanımda olan anti-EMA IgA, tTG IgA, ve anti-DGP IgA/IgG antikorlarının duyarlılık ve özgüllükleri %90’dan daha yüksektir. Anti-gliadin antikor (AGA) ise düşük tanısal değere sahip olduğundan artık kullanılmamaktadır. Çölyak hastalığı tanısal tetkikinde anti-tTG IgA’nın öncelikle ve tek başına kullanımı önerilmekte, anti-EMA veya anti-DPG ile kombinasyonun ek bir yarar sağlamadığı ifade edilmektedir. Selektif IgA eksikliği olan olgularda anti-tTG ve anti-DPG IgG kullanılmalıdır. İki yaş altındaki çocuklarda anti-tTG ve anti-EMA testleri daha az, AGA and DGP antikorları ise daha fazla duyarlılığa sahiptirler, iki yaş altındaki serolojik incelemede, anti-tTG IgA ve anti-DGP testleri kombinasyonu tercih edilmelidir.


marmara pediatri kongresi 2019

İdrar Yolu Enfeksiyonu Tedavisi ve Korunma Yolları

 Çocukluk çağında idrar yolu enfeksiyonunda amaç akut enfeksiyonun tedavisi, yenidoğan ve süt çocuğunda ürosepsisin önlenmesi, renal hasara engel olma ve iye’nun tekrarının önlenmesidir.

İdrar yolu enfeksiyonu tedavisi öncesi mutlaka idrar tahlili ve idrar kültürü alınmalıdır,

 tedavi genellikle ampirik olarak başlanır ve kültür antibiyograma göre devamı düzenlenir.

Ampirik tedavi, hastanın yaşı, klinik bulguları ve o bölgenin antibiyotik duyarlılık ve direnç oranları göz önüne alınarak yapılmalıdır.

Ampirik tedavide üç ayın üzerindeki hastalar için iv ve oral tedavide 3. kuşak sefalosporinler kullanılmaktadır.

Özellikle ilk 3 ayda ürosepsis riski yüksek olduğu için hastane yatışı ve ampirik olarak iv ampisilin ve aminoglikozit veya 2. kuşak sefalosporin tedavisi önerilmektedir.

Ateşli, oral alamayan, toksik görünen hastaların da klinik bulguları gerileyene kadar hastanede izlenmesi, sonrasında ayaktan tedaviye devam edilmesi önerilmektedir.

Diğer hastalarda oral ve parenteral antibiyotik tedavisinin etkinliğinin aynı olduğu gösterilmiştir,
tedavi süresi 7-14 gün arasında değişir.

Ateşsiz sistit tedavisinde önerilen tedavi süresi 3-7 gün arasında değişmektedir.

 İYE tedavisinde yol gösterici olarak farklı ülkelerden çeşitli kılavuzlar (NICE, APA, ISPN) hazırlanmıştır.

VUR’lu çocukların cerrahi tedavisi, profilaksinin gerekliliği, verilecek olan tedavi yönteminin oral veya parenteral uygulanması ve antibiyotiğin verilme süresi, asemptomatik bakteriürinin tedavi gerekliliği en çok tartışılan konulardır.

Koruyucu önlemler olarak kabızlığın önlenmesi ve işeme disfonksiyonunun düzeltilmesi önemlidir. Sünnetin İYE’nun sıklığını azalttığı birçok çalışmada gösterilmiştir.

Probiyotik ve kızılcık kullanımı bazı çalışmalarda önerilmekle beraber faydaları tartışmalıdır.

 Hastayı takip eden doktorun hastasının kliniği ile beraber ülkesininin gerçeklerini göz önünde tutarak tanı, tedavi ve izleme karar vermesi en doğru karar olacaktır.



marmara pediatri kongresi
Neslihan ÇİÇEK Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Nefroloji Bölüm

20 Mart 2019 Çarşamba

Mentzer İndeks


 Demir eksikliği anemisi ile thalasemi taşıyıcılığının ayırıcı tanısında:

  Mentzer indeksi: MCV/ RCB

 Demir eksikliği anemisi: > 13

 Thalasemi taşıyıcılığı: < 13

Çocuklarda Trombositoz

 5 yaş altında  sık görülür

En sık nedenleri:
 Enfeksiyon
Demir eksikliği anemisi
 Steroid veya epinefrin kullanımı
 Cerrahi sonrası
 splenektomi

Sıklıkla trombosit sayısı < 700.000/mL dır

Tromboz riskini arttırmaz
Tedavi gerektirmez

İleri Tetkik ve Tedavi Gerektirmeyen Trombositoz Olguları : 6 yaşın altında ,
 PLT < 700.000/mL olması
Açıklayacak basit bir nedenin  varlığı: Demir eksikliği anemisi ya da enfeksiyon varlığı
 birlikte splenomegalinin olmaması

çocuklarda öksürükte tamamlayıcı tıp uygulaması

Bal:
 öksürüğün süresini azaltmakta salbutamol ve plaseboya göre çok daha etkin…
2-5 yas 2.5 cc
6-11 yas 5 cc
12-18 yas 10 cc

Paediatric Child Health. 2016 May21(4) 199-200


kekik:  Origanum vulgare

Antibakteriyel
 Antifungal
Antiparaziter
Antioksidan
Antikanserojen

öksürükte expectoran, nezle de antienflamatuvar etkili herbal medicine 2004

öksürük semptomlarını azaltmada plaseboya göre üstün

sinir otu:Plantago Lanceolata

Soğuk algınlığı
Yara, abse ve akne tedavisi
 İdrar yolu enfeksiyonları

 öksürüğü kesmede  plaseboya göre belirli etki gösterilmiş.

Cohen EH.World J Pediatr 2017;13:27-33.

19 Mart 2019 Salı

tonsillofarenjit

GAS için CENTOR kriterleri:

+1.puan  öksürük yok
+1.puan tonsillerde şişlik, exuda
+1.puan  ateş
+1.puan  servikal, büyümüş, hassas LAP
+1.puan 3-15 yaş aralığı; 15 yas ve üstü -1 puan

 4-5 puan antibiyotik başla
 2-3 puan test yap.
0-1 puan ilac verme. test 4 olduğunda GAS %60 tır.

Eğer  konjoktivit, öksürük, diare, ses değişimi, burun akıntısı varsa viral tonsillittir.

viral bulgular,  bakteriyel tonsillit tanısından uzaklastırır ama bakteriyel bulgular ( ateş. exüda,LAP) viral bakteriel ayrımı yaptırtmaz. test istenmeli.

GAS sonrası ARA riski %1-5 ancak ARA  geçirmiş birinin  GAS geçirme sonrası ARA atağı %85.

Bir çocuğun 1-3 kez / yıl GAS geçirmesi normaldir..

GAS klinik olarak düşünülüyorsa kültür imkanı yoksa antibiyotik başlamalıdır.
mutlaka 10 gündür.
ted. pen.V 250 mg 2-3 doz. adolesanda 500 mg 2 doz, benzatin pensilin İM,
penisilin alerjisinde :
sefaleksin 20mg/kg/doz ; max 500mg.;  2 doz (sef surup)
sefadroksil 30mg/kg tek doz /gün  max. 1 gr. (cefradur surup)
klindamisin 20 mg / kg / g 3 doz max .300 mgr.
anaflaksi düzeyde alerjide:  klaritromisin 15 mg / kg / gün iki doz max 250mg .
 azitromisin 12 mg / kg tek doz max. 500mg. 5 gun
macrolidlere GAS direnci olabilir. !!

tek vaka salgin demektir.
 24 saat sonra bulasıcılık kaybolur.
tedavi sonrası kültür sadece ARA geçirdiyse, çevrede ARA geçirmiş biri varsa, semptomlar tekrarlıyorsa  yapılır. on gün tedaviden sonra 2-7 gün sonra kültür

antibiyotik tedavisi semptom başlamasından 2 gün sonra başlananlarda , hemen başlanana göre daha başarılı bulunmuş. kültür bekleyip antibiyotik başlamak iyidir.

GAS ile temasta ARA , AGN riskli çocuklara boğaz kültürü isteyip pozitif gelenler tedavi edilmelidir.

Taşıyıcılar GAS farenjitini etrafa yaymazlar , kendileri de ilk 1 ayda hastalanırlarsa hastalanırlar, sonra hastalık oluşmaz.
 kış ilkbahar döneminde çocukların %20 si taşıyıcı olabilir .

Taşıcıyı tedavisi gerekmez.
viral üsye geçiren GAS taşıyıcılarını kültür pozitifliğinde tedavi etmek gerekir,
kültür hastalık, taşıyıcı ayrımı yaptırtmaz.

Taşıyıcı ne zama n tedavi edilir
 ailede ARA öyküsü, ARA , AGN salgını , ping pong enfeksiyon  aile içi sürekli GAS atakları olan bireyler , kapalı toplumlarda GAS farenjiti salgını ..
taşıyıcı da 40mg/kg gün amoksili n klav., pen V  on gün + son 4 gün Rifampisin . benzatin pen .İM.

18 Mart 2019 Pazartesi

antikonvülsan ilaç dozları

DİAZEPAM:(Diazem)
 0.1-0.3 (0.5) mg/ kg İV  infüzyon hızı <2 mg/dak olacak şekilde .
5 dakikada bir tekrarlanabilir.
max doz 5 yaş altı 5 mg, 5 yas üstü 10 mg.
rectal: 0.5 mg/ kg 

MİDAZOLAM  :( Dormicum)
0.1-0.3 mg/kg IV.İM
0.2-0.3 mg/kg nasal.
 max. 5mg.

fenobarbital: ( luminal)
15-20 mg/kg doz
1mg/kg/ dak seklinde
max  600 mgr.

fenitoin: (epdantoin)
15- 20 mg/kg
1 mg / kg /dak .
max 1 gr.
SF içinde 20 dakikda.

15 Mart 2019 Cuma

FEBRİL KONVÜLSİYON

Febril Konvülsiyon :
aile öyküsü önemli ( %25-40 öykü pozitiftir.)
kardeşlerinde görülme riski %10- 20 dir.

Eğer nöbet aynı gün ve hastalıkta tekrarlarsa, fokal bulgular varsa, posttiktal fokal nörolojik bulgular varsa ve 10 dakikadan uzun sürerse komplike FK dir. epilepsi için risk faktörüdür.
hastalığın ilk saatinde ve düşük ısıda nöbet te epilepsi için risk faktörüdür.

FK nöbetinin %70i basit FK dir.

FK tekrarı için risk faktörleri:
aile öyküsü, 18 ay altı, ateş ile nöbet arası sürenin kısa olması, düşük ısıda nöbet geçirmek

FK nin MSS enfeksiyonlarından ayırt edilmesi önemlidir.

Basit FK da EEG gerekli değildir.
komplex FK da EEG yapılmalıdır. EEG bulguları ile epilepsi gelişimi arasında korelasyon vardır.

FK da akut tedavi: havayolu  ve solunum dolaşım güvenliği sağlanmalı.
 0.1 mg/kg da İV yada İM midazolam ( Dormicum)
0.2-0.5 mg/kg IV yada  0.5 mg/kg rectal diazepam ( Diazem) ile 5 dakika içinde nöbet kontrolu sağlanır.
çalışmalarada IM midazolamın IV diazepam kadar etkili olduğu gösterilmiş.

nöbet durmassa ikinci doz verilmeli, devam ederse status epilepticus protokolu uygulanmalıdır.

Antipretikler nöbetin ortaya çıkışını ya da tekrarını önlemezler.

FK genelde ateşli hastalığın ilk gününde görülür, 72.saatten sonra geçirilen FK a şüpheyle yaklaşmak gerekir.

Akut dönemde intermitan proflaksi  0.2 mg/kg oral benzodiyazepin 8 saatte bir.
0.5mg /kg rectal etkinliği bildirilse de solunum depresyonu riski olduğu için kullanımı tartşmalıdır.
fenobarbital 3-5 mg/ kg, yada Navalproat 10-15 mg/ kg  sürekli kullanım nöbet tekrarını önler ancak uzun süre kulanım beraberinde ciddi komplikasyonlar getirdiği için uygulanmamakta.

FK nüksünü önlemek için proflaktik antiepileptik kullanımı epilepsi gelişmesini önlemez.


14 Mart 2019 Perşembe

İLERİ YAŞAM DESTEĞİNDE SIVI TEDAVİSİ VE İLAÇLAR

Kalp Durması ve Yaşam Desteğinde Kullanılan İlaçlar:

ADRENALİN:

Kalp durması olan çocuklarda en sık gözlenen ritim asistol veya bradiaritmidir.
 Epinefrin uygulanması, bu ritimlerin normal ritme dönmesini sağlayabilir.

Etkin yardımlı solunuma ve destekleyici O2 tedavisine yanıt vermeyen ve bulgusal bradikardisi olan çocuklarda,
 epinefrin
damar-içi veya kemik-içi yolla
      0,01 mg/kg (1:10.000'lik solusyondan 1 diziem/kg) veya

 endotrakeyal (ET) yolla
         0,1 mg/kg (1:1.000'lik solusyondan 1 diziem /kg)

verilmelidir.
Bu doz kalp durması devam ederse, her 3-5 dk.da bir tekrarlanabilir.

Epinefrin damar-içi yoldan kullanıldığında sadece 1/10 000’lik epinefrin kullanılmalıdır.
 1/10 000’lik epinefrin elde etmek için ülkemizde mevcut olan epinefrin ampuller şu şekilde sulandırılmalıdır:
 1:1000 1 /1’lik 1,0 mg/ml 10 ml’ye izotonik NaCl ile tamamlanır.
 1:2000 ½’lik 0,5 mg/ml 5 ml’ye izotonik NaCl ile tamamlanır.
1:4000 ¼’lük 0,25 mg/ml 2,5 ml’ye izotonik NaCl ile tamamlanır.

 Asidoz ve hipoksemi katekolaminlerin etkisini azalttığı için solunuma, oksijenizasyona ve dolaşıma büyük özen gösterilmelidir.
Ayrıca dirençli bradikardi olgularında devamlı intravenöz epinefrin uygulaması (0,1-0,2 microg/kg/dk) göz önüne alınmalıdır.
sodyum bikarbonat ile asla bir arada kullanılmamalıdır.
damar dışına kaçması bölgesel iskemiye, doku hasarına ve ülserasyona neden olabilir.

ATROPİN:

AV blok nedeniyle oluşan veya artmış vagal aktiviteye bağlı semptomatik bradikardilerin tedavisinde önerilmektedir.

Önerilen doz 0,02 mg/kg'dır. Bir defada verilebilecek en fazla doz çocukta 0,5 mg, adolesanda ise 1 mg.dır.
Dozlar 5 dk.da bir tekrarlanabilir, ancak verilebilecek en yüksek toplam doz çocuklarda 1 mg, adolesanda ise 2 mg.dır.


KALSİYUM:

asistoldeki hastaların resüsitasyonunda rutin kalsiyum tedavisi yapılması önerilememektedir. Ancak hipokalsemi, hiperkalemide kullanılır.


NaHCO3:

Çocuklarda sodyum bikarbonat tedavisi etkin solutmanın sağlandığı, epinefrinin uygulandığı ve kalp masajının yapıldığı, dolaşımın sağlanabildiği hastalarda ancak uzamış kalp durması olgularında göz önüne alınmalıdır.
Bunun dışında şiddetli metabolik asidozu olan şok tablosundaki çocuklarda, hiperkalemide, hipermagnezemide, trisiklik antidepresan zehirlenmesinde veya diğer sodyum kanalını bloke eden ajanlarla olan zehirlenmelerde önerilmektedir.

 Başlangıç dozu IV veya IO yolla 1 mEq/kg'dır (%8,4'lük solusyonundan 1 ml/kg).

 Eğer hasta yenidoğan ise ozmotik yüklemeden kaçınmak için sodyum bikarbonat sulandırılmalıdır (yarı yarıya sulandırılmalı yani %4,2'lik solusyon haline getirilmelidir).

 Daha büyük bebeklerde ve çocuklarda sulandırılmış sodyum bikarbonat solusyonun kullanılmasının yararlı olduğuna dair kanıt yoktur.

Kalbi durmuş bir çocukta uzamış resüsitasyon girişimi süresince her 10 dakikada bir sodyum bikarbonat tedavisi göz önüne alınabilir.

Sodyum bikarbonat ve kalsiyum,  katekolaminlerle karıştırıldığında birbirinin etkisini azalttığı için her hangi bir resüsitasyon ilacı IV olarak yapıldıktan sonra 5-10 ml serum fizyolojik ile bolus tarzı puşe edilerek serum seti yıkanmalıdır.




kaynak:
Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Derneği 2015 güncellemesi
















ENTÜBASYON:

ENTÜBASYON:

Endikasyonlar:
1-Santral sinir sistemi solunum merkezi baskılanması, apneik solunum veya kas güçsüzlüğü
2- Havayolunun korunması (öğürme ve öksürük refleksinin kaybı, sekresyonlar) gerekliliği
3- İşlevsel veya anatomik havayolu tıkanıklığı
4- “Artan solunum sıkıntısı” (Solunum kaslarında yorgunluk olasılığı) durumu
5- Akciğer hastalığı nedeniyle pozitif basınçlı solutma gereksinimi olması (hipoksi, hiperkarbi)
6- Ağır hemodinamik düzensizlik, şok (nedene bağlı olmaksızın)
7- Transport edilecek hastada yukarıdakilerin gerçekleşmesi olasılığının bulunması

Kontrendikasyonlar:
1-Kullanılacak ilaçlar veya havayolu teknikleri konusunda yeterli deneyimi olmayan sağlık ekibi
2- Entübasyon işleminin veya balon-maske ile ventilasyonun başarılı olamayacağının öngörülmesi (zor havayolu olasılığı, havayolu obstrüksiyonu vb)
3- Yüzde veya boyun bölgesinde ödem, travma veya şekil bozukluğu
4- Kısmi üst havayolu tıkanıklığı olmakla birlikte havayolunu açık tutmak ve ventilasyon.


Entübasyon  işlemi için üç kişiye gereksinim bulunmaktadır. Bir kişi entübasyon için, bir kişi ilaçları vermek için, bir kişi ise krikoid basısı(Sellick manevrası) yapmak için.
Tüm ilaçlar işleme başlamadan önce hazırlanmış ve iğnenin içine çekilmiş olmalıdır.

İşlem sırasında EKG, nabız oksimetri ve non-invazif kan basıncı monitörizasyonu yapılmalıdır.
Eğer varsa kapnometri mutlaka kullanılmalıdır.

Pre-oksijenasyon İşlemden önce tercihen yeniden solumasız hazneli bir maske ile en az 3-5 dakika yüksek akımlı (>10 L/dk) % 100 oksijen verilmelidir.

Aspirasyon tehlikesini artıracağı için balon-maskeyle ventilasyondan mümkün olduğunca kaçınmak gerekmektedir.


Premedikasyon :

Entübasyonun olumsuz etkilerini (taşikardi, hipertansiyon, vagal uyarı vb) azaltmak amacıyla hastaya işlemden önce bazı ilaçların yapılması gerekebilir.

 Atropin:
Vagal uyarıya bağlı bradikardi ve asistoli olasılığını azaltacaktır. Ağız içindeki sekresyonları azaltıcı etkisi de bulunmaktadır. Özellikle bir yaşın altındaki hastalarda kullanılması önerilmektedir.

Hangi yaş olursa olsun bradikardik tüm hastalarda kullanılması uygun olacaktır.

Dozu 0,01 mg/kg IV (en az 0,1 mg); işlemden 1-2 dakika öncedir.

KİBAS varlığı-Lidokain Laringoskopi ve entübasyon kafa içi basınç artışına yol açabilir. Lidokain’in bu etkiyi azaltıcı etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle KİBAS veya şüphesi varsa kullanılmalıdır.
Dozu 1 mg/kg IV; işlemden 2-5 dakika önce verilmelidir.
Sadece intravenöz formu kullanılmalıdır.

 Kas gevşetici verilecek tüm hastalara mutlaka sedasyon uygulanmalıdır.

Tiyopental:
sedatif-hipnotik etkili bir ajandır.  Serebral oksijen kullanımını ve kafa içi basıncını azaltıcı etkisi nedeniyle tercih edilir.
hipovolemik veya hipotansif hastalarda kullanmaktan kaçınılmalıdır.
 Astımda ve porfiride kontrendikedir. Doz: 2-3 mg/kg IV.

Midazolam :Bu hızlı etkili sedatif ajanın güçlü amnestik etkileri de bulunmaktadır.
Tiyopental veya fentanil ile birleştirilince solunum ve hemodinamik baskılanma etkisi daha belirgin ortaya çıkabilir.
Doz: 0,1-0,2 mg/kg IV/IM.
 Paralitik ajandan 2-3 dakika önce verilir.

-Kas gevşetici verilmesi:
 En hızlı etki gösteren ve etkisi de en kısa süren kas gevşetici ajan süksinilkolin’dir. Ancak birçok olası yan etkileri nedeniyle çok daha az yan etkiye sahip yeni, non-depolarizan kas gevşetici ilaçlar giderek daha çok tercih edilmektedir.
Rokuronyum : Etkisini hızlı gösteren ve orta derecede etki süresi olan bir non-depolarizan ajandır. Kardiyovasküler yan etkileri çok azdır ve karaciğer/böbrek yetmezliğinde kullanılabilir. Daha hızlı etkisi nedeniyle eğer varsa bu ajan vecuronium’a tercih edilmelidir. Dozu 1 mg/kg IV’dir. Etkisi 60 saniyede başlar ve 30-60 dakika sürer.
Vekuronyum : Rokuronyum ile benzer özelliklere sahip ancak daha yavaş etkili bir ajandır. Rokuronyum’un aksine toz halinde bulunur ve sulandırılarak kullanılması gerekir. Dozu 0,1-0,2 mg/kg IV’dir. Etkisi 90-120 saniyede başlar ve 30-90 dakika sürer.


Hasta paralize olduğu anda direkt laringoskopi ile entübasyon gerçekleştirilmelidir.





kaynak:
Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Derneği 2015 güncellemesi








13 Mart 2019 Çarşamba

ÇOCUKLARDA İLERİ YAŞAM DESTEĞİ Güncel ve Kolay Yaklaşım Çocuklarda İleri Yaşam Desteği 2015 Güncellemeleri

Çocuk ve süt çocuklarında  kalp durmalarının çoğunluğu asfiksi sonrasında geliştiği için canlandırma işlemlerinde solunum daha büyük önem taşımaktadır.

ani kardiyak arreste şahit olunduysa 112 gelene kadar CPR tek kişi 30:2, iki kişi 15:2 kompresyon: solunum.

defibrilator gelince şoklanabilir ise :(VT,VF ) şoklanır;
 şoklanamaz ise (asistoli : ekg- düz cizer,  )  kompresyona devam.

Dolaşımın değerlendirilmesinde altın standart nabız kontrolüdür. Nabız değerlendirilmesi için önerilen süre max. süre 10 sn’dir. 10 saniye içinde nabzı doğru değerlendirilemesse kardiyopulmoner resüsitasyona başlanmalıdır,  nabız brakialden , 1 yaş üstü karotisten bakılır.

Eğer dolaşım var, ancak solunum yoksa dakikada 12-20 olacak şekilde solunum desteği yapılmalıdır, üç- beş saniyede bir.

Kalp Masajı Endikasyonları :

Bebek ve çocuklar uyaranlara yanıtsızsa,
solumuyor veya gasping yapıyorsa,
10 sn içinde nabız alamazlarsa veya nabızı değerlendiremezlerse,
kalp atımı 60/dk altında,
yeterli ventilasyon ve oksijenizasyona rağmen dolaşım bozukluğu bulguları varsa
 kalp masajına başlanmalıdır.

Dolaşım bozukluğu ile birlikte olan bradikardi de (60/dk altı) kalp masajı endikasyonudur.
Çünkü bozulmuş dolaşımla birlikte yetersiz kalp atımının olması, kalp durmasının yakında gerçekleşeceğinin göstergesidir.
Bebeklerde ve çocuklarda kalp debisi çoğunlukla kalp atım hızına bağlıdır.

Göğüs basısına solunum desteği de eşlik etmelidir.

Göğüs basısı iki meme  başını birleştiren çizginin hemen altına ve göğüs ön arka çapının 1/3’si kadar derinlikte, bebek ve çocukta en az 100/dk, en fazla 120/dk hızında uygulanır.

1 yaşın altında göğüs basısı göğsün 1/3 ü : 4 cm, 1 yaş üstü 5 cm ,  adolesanlarda 6 cm’yi geçmemeli.

Her bası sonrasında göğüsün kalkmasına izin verilmelidir.
 Baş çene manevrası ile solunum yolu açık tutulmalı.

Bebek ve çocuklar için kompresyon-ventilasyon oranı:

 Tek uygulayıcı varsa 30 göğüs basısı:2 solutma
 İki uygulayıcı varsa 15 göğüs basısı:2 solutma

 İleri hava yolu (entübasyon, laringeyal-maske havayolu) elde edilinceye kadar gögüs basısı ve solutma senkronize yapılmalı, ancak iki kez etkin şekilde solutma yapıldıktan hemen sonra göğüs basısına başlanmalıdır.
 Hastada ileri havayolu (entübasyon veya laringeyal maske ) elde edildikten sonra solutma esnasında göğüs basısına ara verilmemesi gereklidir. Göğüs basısı dakikada en az 100, en fazla 120 olacak şekilde yapılmalı ve solutmada dakikada 10 solunum olmalıdır.

Kalp masajı gerektirmeyen, sadece solunum yetmezliği olan süt çocuğu ve çocuklarda solunum hızı: 12-20/dk (yaklaşık 3-5 saniyede bir solunum),
erişkinlerde ise 10-12 solunum/dk (yaklaşık her 5-6 saniyede bir solunum) olmalıdır.

İki dakika süresince veya 5 döngü KPR’den sonra tekrar değerlendir,

 herhangi bir değişiklik yoksa 112’yi ara yardım gelinceye kadar resüsitasyona devam edilmelidir.




kaynak:
Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Derneği 2015 güncellemesi







menengokok aşı şeması

ACYW konjuge aşıları kapsül polisakkariti içeren aşılar, taşıyıcı proteinine göre
 ACWY-D (Menactra), 
ACWY-TT (Nimenrix),
 ACWY-CRM (Menveo) olup, aşıların tamamı ülkemizde mevcut. 

Nimenrix ve Menveo 2.aydan itibaren uygulanabiliyor.

Nimenrix 2 + 1 şemasında (2-4.ay ve 12. ay), 
Menveo ise 3 + 1 şemasında (2.-4.-6. ay ve 12. Ay) , 
Menactra ise 9 -12.ay 2 doz şeklinde. 

2 yaşından sonra hepsi tek doz. 
(Nimenrix 12.aydan sonra tek doz).

 Üst sınır yaşı aşıya göre değişebiliyor (55 ya da 103’e kadar çalışmalar var).

 Her 3 aşının da diğer çocukluk çağı aşıları ile uygulama da problem olmadığı görülmüş.

- B aşılarından 4CMenB (Bexsero):

 ülkemizde 2.aydan itibaren 3 + 1 şemasında onaylı (2.-.4.-6.ay ve 12.ay). 


Diğer MenB aşısı (Trumenba) ise 10 yaşın üzerinde onaylı henüz ülkemizde yok.
 Küba’da ve Yeni Zelanda’nın kendi B aşıları var ama sadece o ülkelere özel üretilmiş ve global kullanıma uygun değil. 
4CMenB (Bexsero) uygulamaları sonrası ateş görülebildiği için rutin parasetamol ile uygulaması öneriliyor 
(İngiltere ulusal aşı takviminde rutin ve önerisi de yine parasetamol ile birlikte)

Prof.Dr. Ener Çağrı Dinleyici

12 Mart 2019 Salı

bebek mide hacmi

1.gün: 5-7 cc   kiraz tanesi kadar
3.gün : 22 -27 cc  ceviz kadar
1.hafta : 45-60 cc kayısı kadar
1.ay:  80-120cc  yumurta kadar
6.ay: 130-180 cc mandalina kadar

C vit ve D vit. immunolojide rolü

 Cvitamini:

yara iyileşmsi, mukozal iyileşme, cerrahi travma için  0.5-1gr günlük C vit. ihtiyacı vardır.
pre ve post op. dönemde 1-2 gr/gün C vit. alımı önerilir.

Jaffe 1994,
 maccjey&miller 2003
moores 2013

C vit.bağışıklığı güçlendirici rolu iyi bilinmektedir. takviye olarak yüksek miktarda alınması fagositik ve T lenfositik aktiviteyi stimüle edebilir.

Wentergerts 2006

 Enfeksiyonların önlenmesinde 100-200 mg proflaktik alınabilir.

Car&Maggini 2017

>1 gr .dozunda verilmesinde plasebo kontrollu çalışmada soğuk algınlığı semptomların süresini ve şiddetini tutarllı oranda %21 azaltmış.

Scand J.Disease 1994

>200 mg proflaktik kullanımda belirli bir etki gözlenmemiş.(%8)
Bununla birlikte kısa süreli yoğun egzersiz yapan kişilerde sporcu gibi kısa süreli kullanımı fayda sağlayabilir.

Cochrane database 2013

D vitamini:

4 ay boyunca 1200 Ü D vit. alımının mevsimsel influenza riskini azalttığı gösterildi.

urashima 2010

metaanalizlerde D vitaminin üsye'ye karşı koruyucu etkisi olduğu gösterilmiştir.


PANDAS

 grup A streptokok (GAS) enfeksiyonundan sonra ani başlayan obsesif kompülsif bozuklukları ve/veya tik hastalıkları olan bir grup çocuk hastayı tanımlar.

PANDAS’ın Swedo tarafından tanımlanan 5 tanısal kriteri şunlardır:
 1. Obsesif-kompülsif bozukluk ve/veya tik bozukluğu (Tourette, kronik motor veya lokal tik bozukluğu)

2. Pediatrik başlangıç (3 yaş-puberte başlangıcı dönemleri arası)

3. Ani başlangıç ve semptomların epizodik seyiri

4. GAS enfeksiyonu ve semptomların başlangıcı veya artışı arasında yakın ilişki

5. Alevlenmeler sırasında nörolojik anomaliler (motor hiperaktivite, koreiform hareketler veya tikler,
(motor hiperaktivite, istirahatte olmayan ve stres durumlarında açığa çıkan koreiform hareketler veya tikler)

Hastalığın esas tanısı klinik olarak konulmakta ise de, hastalığın GAS ilişkili olduğunun gösterilmesi açısından boğaz kültürü ve antistreptokokkal antikorların istenmesi önemlidir.

Boğaz kültürü ve/veya hızlı test sonucu pozitif akut streptokokkal enfeksiyonlarda nöropsikiyatrik semptomlar olsun veya olmasın antibiyotik tedavisi gereklidir . Ancak PANDAS olduğundan şüphe edilen çocuklarda antibiyotik tedavisi ile ilgili randomize kontrollü bir çalışma yoktur.

 Nöropsikiyatrik semptomların tedavisi için, hastanın PANDAS olup olmadığının aydınlatılması için geçen süre beklenmemeli ve nöropsikiyatrik tedaviye hemen başlanılmalıdır. PANDAS’lı hastalar standart farmakolojik tedavisi ve davranış terapisine iyi yanıt vermektedirler .
 Obsesif kompülsif bozukluk semptomları genellikle farmakoterapi (selektif seratonin reuptake inhibitörü) ve kognitif davranış tedavisine iyi yanıt vermektedir.

Tanı almamış PANDAS ve tedavi edilmemiş PANDAS ömür boyu obsesif kompülsif bozukluk /tik hastalığına dönüşme açısından yüksek risklidir .



Sonuç :

Hem günlük pediatri pratiğinde hem de çocuk psikiyatri pratiğinde, tikler ve obsesif kompülsif bozukluklarla başvuran hastalar sıktır.
 Pediatride, sıkça karşılaşılan hastalıklardan birisi de GAS farenjitidir.

Yakın dönemde geçirilen farenjit öyküsünden sonra gelişen obsesif kompülsif bozukluklar/tik bozuklukları PANDAS açısından çocuk uzmanını daha dikkatli kılmalıdır.

Ayrıca yeni gelişen nöropsikiyatrik semptomların varlığında farenjit öyküsü daha dikkatli sorgulanmalı ve PANDAS şüphe edilen hastalar zaman geçirmeden uygun merkezlere yönlendirilmelidir.



J Pediatr Inf 2012; 6: 101-5

11 Mart 2019 Pazartesi

ERGEN ÇOCUK BESLENMESİ

Ergenlik döneminde çocuklar hızlı bir büyüme devresine girerler. 

Kızlarda 10- 12 yaş, erkeklerde 11-14 yaş en hızlı büyüme dönemidir.
Bu dönemde kız çocukları ilk defa adet görmeye başlarlar, bu dönemde özellikle kız  çocuklarının demir ve kalsiyum ihtiyacı artar. 

Ergen beslenmesinde sabah kahvaltısını önemi çok büyüktür. 
Okul başarısı için de kahvaltını önemi vardır. 
Kahvaltıda peynir, zeytin, yumurta tüketimine özen göstermelidir, yanında meyve , yoğurt, yeşilliklerden zengin bir takviye yapılabilir. 

Yağlı tohumlar ceviz, fındık gibi… ara öğünlerde sağlıklı bir atıştırmalık seçeneği olabilir.

Demirden zengin besinler et, bakliyat, yeşil sebzeler ve kalsiyum içeren gıdalar süt ve süt ürünleri, bakliyat,  yeşil sebzeler, bu besinlerin düzenli ve yeterli miktarda tüketimi önerilir.

Ergenlik döneminde çocukların günlük yaklaşık 1 gr. (800-1200 mg) kalsiyum ihtiyacı vardır.

Besinlerin kalsiyum içerikleri: Bir bardak süt  250 mg, bir kase yoğurt  300 mg, bir dilim beyaz peynir  50 mg, bir dilim kaşar peyniri  200 mg kalsiyum içerir.

Ergen bir genç kızda demir ihtiyacı artar.
Bir adet döneminde ortalama 50 mg demir kaybı olur. 
Eğer demir yerine konmassa zamanla demir eksikliği anemisi  gelişir. 
Demir eksikliğinde başlıca bulgular yorgunluk, halsizlik, vücut direncinde azalma, saçlarda dökülme,  tırnaklarda kırılma, ve kolay üşümedir. 
Demir eksikliğinde unutma, konsantrasyon güçlüğü de görüldüğünden okul başarısı da olumsuz etkilenir.

Haftada  iki üç gün kırmızı et tüketen, demirden zengin koyu-yeşil yapraklı sebzeler, kuru incir, kayısı, erik ve üzüm, bakliyat ve tahıllardan zengin beslenen ergenlerde demir eksikliği sorunu yaşanmaz. 

Demir C vitamini ile beraber kullanıldığında emilimi artar, turunçgiller, domates, kuşburnu gibi besinlerde bol miktarda C vitamini vardır.

Bu dönemde ergenlerin yaptığı en ciddi hata  fast food tarzı beslenme, kola gibi gazlı içecekler, enerji içecekleri tüketimi  ve vejetaryan beslenmedir. Bu tarz beslenmeye izin verilmemeli, ergen beslenme konusunda bilinçlendirilmelidir.

Ergenlerde obesite de gittikçe artan oranda görülmektedir. 
Obesite ile mücadelede ergenle birlikte yol alınmalıdır. 
Sağlıksız atıştırmalar, fast food beslenme , öğün atlama, yüksek kalorili besinler, yetersiz fiziksel aktivite obesiteye neden olmaktadır.

Ergenlik döneminde hangi besin grubundan ne kadar tüketmeli?
1- Süt grubu:
 (süt, yoğurt, peynir türleri, ayran, kefir)
Süt  ve süt grubu besinler boy uzaması ve büyüme için gerekli  protein ve  kalsiyum, fosfor gibi mineralleri içerir. 
Günlük  iki bardak  süt, bir kase yoğurt, bir bardak kefir, avuçlarının içi büyüklüğünde peynir tüketilmelidir. 
Süt intoleransı olanlar yoğurdu rahatlıkla tüketebilirler.


2- Et ve  yumurta  grubu:
(Kırmızı etler, tavuk, hindi eti, balıklar ve yumurtalar)
Etler kaliteli protein, B12 ve demir kaynağıdır. Günde 4-5 adet köfte büyüklüğünde et ya da  tavuk, hindi eti tüketmek gerekir.
 Haftada en az iki kez balık tüketmek, omega-3 yağ asitleri almak açısından önemlidir. 
Yumurta da protein kaynağı olduğu için her gün tüketilmelidir. Tercihen gezen tavuk , köyyumurtası olması önerilir.
Kurubaklagiller de bitkisel protein kaynağı olup haftada en az 2 gün tüketmek gerekir.

3- Sebze ve meyveler :
Sebze ve meyveler özellikle A ve C gibi vitaminlerden zengindir, antioksidan özellikleri vardır, posadan da zengindirler.
Günde 3-4 porsiyon  taze sebze ve meyve tüketilmesi önerilir.
4- Ekmek ve tahıl grubu :
(buğday, çavdar, yulaf ve mısırdan yapılmış ekmekler, makarna, şehriye, bulgur, irmik, pirinç)
Ekmek ve tahıllar karbonhidrat ve B vitamini  kaynağıdır. Günlük enerji ihtiyacını karşılar. Günlük toplam  3-4 dilim ekmek, 2 kase kadar pirinç veya bulgur pilavı veya makarna ile bu karşılanabilir. 
Ekmeğin  tam tahıllı olması tercih edilmelidir.

ÇOCUKLARDA PERYODİK ATEŞ SENDROMLARI

Periyodik ateş sendromları, tekrarlayan ateş ataklarının eşlik ettiği farklı düzeylerde inflamatuvar bulgularla karakterize, klinik olarak tipik bir infeksiyon hastalığının gösterilemediği, akut faz reaktanlarının artışının görüldüğü hastalık grubudur.
 Bu grup içerisinde:
 1-periyodik ateş, aftöz stomatit, farenjit ve servikal lenfadenopati sendromu (PFAPA),
 2-mevolenat kinaz eksikliği (hiper IgD sendromu ),
 3-ailevi Akdeniz ateşi (FMF),
 4-siklik nötropeni, ,
5-Tümör nekroze edici faktör reseptör bozukluğu ile birlikte olan periyodik sendrom (TRAPS): sıralanabilir.
Hastaların birçoğunda semptomlar 10 yaşına kadar başlar.
 Klinik yaklaşımda ateşin düzeyi, süresi, tekrarlama aralıkları, ateşe eşlik edebilen klinik bulgular, aile öyküsü, diğer hastalık durumları araştırılmalıdır.
 Klinik muayenede ateşli ataklardaki bulgular yanında ateşsiz dönemlerdeki fizik muayene bulguları da kayda geçmeli, ateşsiz dönemlerde normal bir muayenenin olduğu görülmelidir.

Ateşli dönemlerde:

 *karın ağrısı, eklem ağrısı, artrit bulguları, eritem : FMF hastalığını;
 *splenomegali, Ig D yüksekliği, artrit, eklem sorunları : hiper IgD sendromu( mevolenat kinaz eksikliği),
 *yüzde ödem, göz kapaklarında şişlik, artrit :  TRAPS’ı akla getirmelidir.

Laboratuvar incelemede: tam kan sayımı, CRP, hem ateşli hem de en az bir kez ateşsiz dönemde de bakılmalıdır.

Tam kan sayımı, periferik kan yaymasının değerlendirilmesi, eritrosit sedimentasyon hızı veya CRP, tam idrar tahlili , Boğaz kültürü IgG, IgM, IgA , IgD ve IgE düzeyleri C3, C4, CH50, ANA, RF , FMF gen mutasyon analizi

Antikor seviyeleri immün yetersizlik hastalıkları için,
 C3, C4 veya CH50 ise otoimmün eşlik edebilecek hastalıklar için istenmelidir.

1-  PFAPA sendromu:

5 yaş altı. nedeni tam bilinmez.
Tekrarlayan, periyodik, 3-5 gün kadar süren ateş, aftöz stomatit, farenjit ve servikal lenfadenopati klinik bulgularıdır.
Ateş öncesi bazı prodromal bulguları vardır. Halsizlik, iştahsızlık, huzursuzlukla başlar, ateş tipik olarak hızla yükselir ve daima 38.5-39°C düzeyindedir.
Ateş persiste eder, dirençlidir, 3-5 gün kadar sürer.
Beşinci günün sonunda ateş aniden düşer.

Ateşli dönemlerde orta düzeyde bir lökositoz, nötrofil artışı, CRP artışı görülebilir. Atak geçtikten sonra laboratuvar testleri normale döner. IgD düzeyi normaldir.

 PFAPA sendromunda diğerlerinden farklı olarak genetik bir temel bulunmaz.
 Diğer periyodik ateş sendromlarının aksine amiloidosis eşlik etmez.

En etkin tedavi ateşli dönemde prednizolonun 1-2 mg/kg/gün dozunda, günde 1-2 doz uygulanmasıdır. Birçok olgu steroid tedavisine dramatik yanıt verir ve hızla düzelir. Tedavide tonsillektomi uygulaması tartışmalı

2- Hiper-IgD sendromu (Mevelonat kinaz eksikliği):

Hiper IgD sendromu veya günümüzdeki ismiyle mevalonat kinaz eksikliği özellikle Hollanda ve Belçika’da tanımlanmış nadir bir hastalıktır.

Ani başlayan yüksek ateş vardır.
 Ateş 3-6 gün sürebilir. Ateş yavaş yavaş kaybolur. Periodlar 4-6 hafta arasında değişmektedir.
ağızda aftlar olmaz, farenjit eşlik etmez.
Hemen daima ateşli dönemlerde servikal lenfadenopati eşlik eder.
Artralji, bazen artrit % 80 olguda gözlenir.
 Şiddetli karın ağrısı akut batını taklit edebilir.
 Hepatosplenomegali sıklıkla vardır.
Kusma, ishal ve bazen döküntü görülebilir.
 Laboratuvar testlerinde IgD düzeyi tipik olarak > 100 U/ ml’dir.

Tanısında en değerli yöntem ataklar arasında idrarda mevalonik asid düzeyinin artışının gösterilmesidir. Tedavisi tamamen destekleyicidir.

3-  Siklik nötropeni :

beş yaş altı çocuklarda görülür  Otozomal dominant .
Hastalık karakteristik olarak kemik iliğinde miyeloid seride maturasyon duraksaması ile karakterizedir.

 Nötropeni ve ateş eşlik eder.
Ateş episodları oldukça düzenlidir ve 21 gün arayla gelir, 3-5 gün kadar sürer.
Nötropeni ya ateşin hemen öncesinde veya ateşli dönemde görülür.

Beraberinde gingivit, stomatit, ishal, servikal lenfadenit eşlik edebilir.

 PFAPA sendromundaki ülserlerin aksine daha derin ülserlerdir, ağrılıdır ve daha uzun sürelidir. . PFAPA’da nötropeni eşlik etmez.

Ateş ise PFAPA veya hiper IgD sendromundaki kadar yüksek ve dirençli değildir.

 Nötropenik dönemlerde infeksiyöz komplikasyonlar görülebilir.

Tanısı ateşli dönemlerde tipik nötropenin gösterilmesiyle veya genetik analizle mümkündür.

Tedavide rekombinan granülosit koloni stimülan faktör kullanılır.

4- FMF:
ateşleri düzensiz.

Eğer düzensiz tekrarlayan ateşli bir olgu varsa ülkemizde bunun en sık nedeni FMFtir.

Karın ağrısı genellikle ilk semptomdur ve bunu ateş izler.
 Ateş 1-3 gün kadar sürer ve ortalama 3-4 aylık aralarla devam eder.

Ateşe eşlik eden diğer semptomlar daha ciddi boyuttadır.
 Şiddetli karın ağrıları, artrit, eklem ağrıları, göğüs ağrısı olabilir.

Deride özellikle ayak bileği veya diz ekleminde unilateral ağrılı, ödemli bir eritem “erizipeloid eritem” görülür.

Bu hastalık 16. kromozomda bulunan MEFV genindeki mutasyon sonucu gelişir.
 Uzun dönemde en önemli riski renal amiloidoz ile böbrek yetersizliğine yol açmasıdır.

 Kolşisin tedavide temel ilaçtır ve amiloidoz riskini ortadan kaldırır, böbrek yetersizliğini önler.

5-Tümör nekroze edici faktör reseptör bozukluğu ile birlikte olan periyodik sendrom (TRAPS):

Özellikle İrlandalılarda tanımlanmış bir hastalıktır. Çocukta da erişkinde de görülebilir.

Ateşli ataklar düzensizdir ve ateşli atak süresi günler hatta haftalar boyu sürebilir.
 Atak kas krampları ile başlar, bunu ateş izler, deride ağrılı selüliti andıran döküntü görülebilir. Miyalji ve döküntü gezici olabilir.

 TRAPS’ın önemli bir farklı yanı da orbita çevresinde ödem, kızarıklık ve konjunktivitin eşlik etmesidir.


Diğer:

Sistemik başlangıçlı juvenile idiyopatik artrit ve özellikle Crohn hastalığı çocuklarda nedeni tam izah edilememiş tekrarlayan ateş sendromlarında ayırıcı tanıda yer almalıdır.



kaynak:


Prof. Dr. Emin Ünüvar

ANKEM Derg 2010;24(Ek 2):164-167




8 Mart 2019 Cuma

Annelerde yetersiz süt algısı yönetimi:


Bebek yeterli tartı alıyorsa anneye güven verilmesi ve emzirme çabasının  övülmesi, emzirme danışmanlığı emzirme başarısını artırır.

Anneye extra sıvı  verilmesinin sütü arttırdığına dair kanıt yoktur.

Annenin aldığı enerji  miktarı ile süt artışı arasında ilişki yoktur, ileri dercede malnutrisyon ve dehidratasyon dışında süt miktarı değişmez.

Annenin beslenmesine bağlı sütün tadı ve rengi değişir ama besinsel içerik bebeği korumayı ön plana alacak şekilde annenin beslenmesinden az etkilenir.

Galagtolog ( anne sütünü artıran besinler) konusunda yeterli çalışma yoktur.
 Domperidonun  anne sütü arttımaya yönelik etkisi ileri çalışmalar ile desteklenmelidir

Anne toplumsal olarak formül süt reklamlarından korunmalıdır.

Annenin emzirme konusunda sağlık çalışanları, çevresi ve toplumsa l olarak  desteklenmelidir

Anafilaksiye Genel Bir Bakış

  Anafilaksiye Genel Bir Bakış Dr.NevinKURT   Anafilaksi u Alerjinin, tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilen en ciddi klinik tablosud...