CRP:
CRP normal düzeyi genellikle < 0.3 mg/dL olarak kabul edilir.
CRP’de yaşa ve cinsiyete bağlı da bazı farklılıklar olabilir, normalin üst sınırı erkeklerde (yaş/50) mg/dL, kadınlarda (yaş/50) +
0.6 mg/dL olarak kabul edilir.
Hafif CRP yüksekliği 0.3-1 mg/dL
olarak düşünülürken, >1 mg/dL genellikle önemli inflamatuvar
olayı gösterir.
CRP’de önemli yükselme (> 10 mg/dL) enfeksiyonu özellikle de bakteriyel enfeksiyonu gösterir. Hafif (0.3-1 mg/
dL) CRP yüksekliği, periodontit, obezite, sigara içimi, diabetes
mellitus, üremi, hipertansiyon, fiziksel aktivite, oral hormon tedavisi, uyku bozukluğu, kronik yorgunluk, alkol alımı, depresyon,
yaşlılık gibi noninflamatuvar veya hafif düzeyli inflamatuvar durumlarda görülebilir ve bazı yazarlar bu durumu parainflamasyon veya metainflamasyon (metobolik olarak tetiklenen inflamasyon) olarak adlandırır. Bu durumun enfeksiyon veya gerçek
inflamasyonla ilgisi yoktur.
CRP inflamasyon başlamasından sonra birkaç saat içinde serumda yükselmeye başlar
. CRP’nin enfeksiyona bağlı olarak ikiye
katlanma süresi yaklaşık 8 saat, serum yarılanma ömrü ise yaklaşık 19 saattir. Kişilerin kendi CRP değerlerinde başkalarına göre
normal bireysel farklılıklar olabilir.
Genellikle ≥ 1 mg/dL önemli
inflamasyon veya enfeksiyonu gösterir.
CRP enfeksiyonda hızla
yükselir, sıklıkla bir gün içinde anormal yüksek sonuçlara ulaşılır.
Genellikle klinik bulgu saptandığı gün CRP de yüksek bulunur.
Yenidoğan bebeklerde enfeksiyon değerlendirilmesinde
en uygun AFR CRP’dir.
Normalin üst sınırının yenidoğan döneminde 1 mg/dL olduğu kabul edilir.
CRP plasentadan geçmez
veya minimal düzeyde geçer. Bu nedenle fetüs ve yenidoğanda
yükselmesi anne kaynaklı değildir.
Prematüreliğin derecesi veya
gestasyonel yaş CRP’yi etkilemez.
Yenidoğanda CRP enfeksiyonun yanı sıra inflamasyon veya doku hasarı yapan nonenfeksiyöz
(asfiksi, respiratuvar distres sendromu, intrakraniyal hemoraji,
mekonyum aspirasyon pnömonisi, annede preeklampsi gibi) durumlarda da yükselebilir.
Yaşamın ilk 48 saatinde CRP’nin normal
düzeyinde dalgalanmalar olabilir.
Hasta fakat septik olmayan yenidoğanlarda enfeksiyon açısından yanlış CRP yüksekliği %5-15
olguda gözlenebilir.
Cerrahi operasyondan sonra 4-6 saat içinde serum CRP yükselmeye başlar ve operasyondan sonra 2-3 gün içinde pik yapar
(2.5-3.5 mg/dL gibi).
Postop dönemde bu değerlerin üzerinde
CRP yüksekliği genellikle ek inflamatuvar olayın veya eklenen
enfeksiyonun olduğunu destekler.
Ancak kan örneğinin lipemik
veya hemolizli olması yanlış pozitif sonuca yol açabilir.
CRP ve ESH yüksekliğinin gerçek inflamatuvar durumlarda
paralel gitmesi beklenir. Ancak ESH’yi etkileyen bazı faktörlerin
varlığında (anemi, son dönem böbrek hastalığı, monoklonal immünoglobülin yüksekliği gibi) eğer eşlik eden enfeksiyon veya
başka inflamatuvar olay söz konusu değilse CRP’de yükselme
olamadan ESH yükselebilir. Ayrıca aktif sistemik lupus eritematozusta (SLE) anlamlı CRP yüksekliği olmadan yüksek ESH gözlenebilir.
Ancak aktif SLE’de serozit veya kronik sinovit varsa CRP de
oldukça yüksek olabilir.
Serozit veya sinoviti olmayan ateşli SLE
hastasında önemli CRP yüksekliği (> 6-7mg/dL) olaya bakteriyel
enfeksiyonun eşlik ettiğini destekler.
CRP’nin yarılanma ömrünün
kısa olması ve enfeksiyon/inflamatuvar durum başladıktan sonra
saatler içinde yükselmeye başlaması özellikle enfeksiyonlarda tedavinin değerlendirilmesinde önemlidir.
Bu çerçevede tedaviye
yanıtın değerlendirilmesi açısından 1-2 günlük aralarla CRP’nin
değerlendirilmesi tedavi için yol gösterici olabilir.
Eritrosit Sedimentasyon Hızı (ESH):
ESH yüksekliği, sistemik ve lokalize inflamatuvar ve enfeksiyöz
hastalıklarda, malign neoplazmlarda doku hasarı, doku iskemisi
ve travmada yükselebilir ancak enfeksiyonlarda diğer nedenlerde olduğundan daha fazla yükselmeye meyleder. Yaş ve cinsiyete
göre ESH değişebilir. Üst sınır olarak erkeklerde (yaş/2), kadınlarda (yaş + 10)/2 mm/saat kabul edilebilir. ESH yarılanma ömrü 4-6
gün kadardır. ESH takibi genellikle haftalık sürelerle yapılabilir.
Bazı eritrosit anormallikleri (orak hücreli anemi, anizositoz, sferotoz, mikrositoz, polisitemi gibi) aşırı lökositoz, aşırı yüksek serum
safra asit düzeyleri, kalp yetmezliği, hipofibrinojenemi, kaşeksi,
pıhtılı kan veya kanın ölçüm öncesi fazla bekletilmesi, düşük oda
ısısı gibi faktörler ESH’yi azaltır ve inflamasyon varsa beklenenden
düşük değerler bildirilmesine yol açabilir.
ESH ölçümünde EDTA’lı veya sitratlı tüp kullanılır, kan alındıktan sonra en geç 4-6 saat içinde çalışılmalıdır. Ölçüm milimetre/
saat olarak bildirilir. Bazı ticari sistemler sonucu 4-20 dakika gibi
daha erken sürede de bildirebilir. Kadınlarda sedimentasyon düzeyi erkekler göre daha yüksektir, mensturasyon, gebelik, oral
kontraseptif kullanımında geçici yükseklikler saptanabilir. Gebelerde ESH, gebeliğin ikinci yarısında genellikle daha fazla olmakla
birlikte gebelik döneminde anemi yoksa bile 14-70 mm/saate kadar yüksek olabilir. Normal ESH değerleri genellikle erkeklerde 50
yaş altında < 15, 50 yaş üzerinde < 20, kadınlarda 50 yaş altında
< 20, 50 yaş üzerinde < 30, yenidoğanda ilk günlerde 0-2 mm/sa,
yenidoğan-ergenlik arasında 3-13mm/saattir.
ESH özellikle kronik enfeksiyonlarda (osteomiyelit, septik artrit ve bazen tüberküloz gibi) ve otoimmün hastalıklarda (özellikle
polimyaljia romatika, temporal arterit, JRA, SLE, gibi) yüksek olup,
yüksek olduğu durumlarda tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde
kullanılabilir. Çocuklarda romatoid artrit, kawasaki hastalığı ve bazen SLE gibi non enfeksiyöz inflamatuvar/otoimmün durumlarda
ESH tanı ve tedavi izleminde kullanılabilir. Sistemik juvenil idiyopatik artrit (sJIA)’te ESH genellikle 100 mm/saati geçer ve tedaviye
yanıtın göstergesi olarak izlenebilir, aktif hastalıkta normal ESH
beklenmez. sJIA’da klinik düzelme saptanmadan sedimentasyonun trombosit sayısı ile birlikte beklenmedik düşüşü (normal düzeylere inmesi) makrofaj aktivasyon sendromunu akla getirmelidir.
Makrofaj aktivasyon sendromunda feritin/ESH oranı > /80 olması
makrofaj aktivasyon sendromu için bir biomarker olabilir.
Solid tümörlerde sedimentasyonun yüksek olması (genellikle
>100 mm/sa) metastazı destekleyebilir. Yenidoğan döneminde
ESH ilk günlerde 1-2 mm/sa, 8. günde 4 mm/sa, 14. günde 17
mm/sa olabilir.
CRP, genel olarak ESH’den daha iyi bir inflamasyon göstergesidir. ESH’nin yükselmesi tipik olarak iki tip proteinin (globülinler
ve/veya fibronesen) yüksekliğine bağlıdır. Bunlar arasındaki farkı
ayırt etmek için fibronesen ve/veya globülin (serum protein elektroforezi gibi) bakmak yararlı olabilir. ESH inflamasyon, enfeksiyon
durumları yanı sıra inflamasyon olmadan da yükselebilir.
CRP yüksek olmadan sadece ESH’nin yükselmesi enfeksiyon
ve diğer inflamatuvar faktör dışı ESH yüksekliğini işaret eder. Anemi, gebelik, yaşlılık gibi durumlarda orta düzeyde sedimentasyon yüksekliği olabilir. Makrositoz, kalp yetmezliği, gebelik, son
dönem böbrek hastalığı, maligniteler, fibrojen ve diğer akut faz
reaktanlarını artırarak ESH’yi artırır. İleri yaş, anemi, makrositoz,
yüksek ortam ısısı, sedimentasyon tüpünün eğik tutulması ESH’yi
artıran enfeksiyon ve klasik inflamasyon dışı diğer faktörler arasındadır. Bunun yanı sıra aşırı lökositoz, polistemia, sferositoz, akantositoz, mikrositoz gibi eritrosit anormallikleri hipofibrinojenemi,
hipogamaglobulinemi ve hiperviskozite yapan disproteinemiler
ve kanın test öncesinde yeterince karışmaması, pıhtılı kan ve test
tezgahında vibrasyon ESH’yi azaltan faktörler arasındadır.
ESH’yi artırıcı AFR olan proteinlerinin artması ve ESH’yi etkilemesi için genellikle en azından 24 saat gerekir. Aynı durum iyileşme süreci için de geçerlidir.
kaynak:
J Pediatr Inf 2017; 11: 53-55 Akut Faz Reaktanları (Eritrosit Sedimentasyon Hızı, CRP) 55
Hacımustafaoğlu M.
Prokalsitonin (PCT):
PCT son yıllarda özellikle enfeksiyona
spesifik olduğu kabul edilen bir akut faz reaktanı olarak düşünülmektedir.
Normal düzeyleri < 0.5 ng/mL’dir.
Prokalsitonin konsantrasyonları yaşamın ilk 48 saatinde normalde de dalgalanmalar gösterebilir. Çocuklarda üriner sistem enfeksiyonlarında ≥
0.5 ng/mL özellikle > 1 ng/mL düzeylerinin akut piyelonefrit ve
renal hasarı öngörmede yararlı olduğu öne sürülmüştür.
Ayrıca
PCT’nin acile başvuran ateşli çocuklarda ve lokalize bulgusu olmayan ateşli çocuklarda ciddi bakteriyel enfeksiyonu öngörmede C-reaktif protein (CRP) ile birlikte ve bazı çalışmada CRP’den
daha iyi bir belirteç olarak kullanılabileceği öne sürülmektedir.
PCT’nin nötropenik ateşin değerlendirilmesinde bakteriyel enfeksiyonu göstermede hatta CRP’ye göre daha yararlı olabileceği yönünde çalışmalar vardır. Ancak birçok yazar prokalsitoninin
enfeksiyonu diğer inflamatuvar durumlardan ayırt etmede rolüne yönelik daha çok çalışmaya ihtiyaç olduğunu belirtmektedir.
PCT kalsitoninin prekürsörü bir peptid olup (prohormon)
trioit bezi parafoliküler hücrelerden salınır. < 72 saat yenidoğanlarda dalgalanmalar olabilir, bu nedenle referans değerleri net
değildir, > 72 saat ve erişkinlerde normal düzeyler ≤ 0.15 ng/
mL’dir.
Enfeksiyona yanıt olarak saatler içinde artmaya meyleder
ve yarılanma ömrü 25-30 saat kadardır. Renal disfonksiyon PCT
değerlerini etkilemez.
Genellikle 0.15-2 ng/mL düzeyler orta düzeyli PCT artışı olarak nitelendirilir ve lokalize hafif orta bakteriyel
enfeksiyonlarda, enfeksiyon dışı sistemik inflamatuvar yanıtta,
tedavi edilmemiş son dönem böbrek hastalığında görülebilir.
Yüksek PCT düzeyleri (> 2 ng/mL) bakteriyel sepsis, ciddi lokalize
bakteriyel enfeksiyon (ağır pnömoni, menenjit, peritonit, akut
piyelonefriti gibi) ağır nonenfeksiyöz inflamatuvar durumlar
(majör yanıklar, ağır travma, akut multi organ yetmezliği, majör
abdominal veya kardiyotorasik cerrahi gibi) ayrıca medüller tiroid karsinomlarda (> 10.000 ng/mL) görülebilir.
Viral enfeksiyon ve nonenfeksiyöz inflamatuvar durumlarda
(otoimmün hastalıklar ve kronik inflamatuvar durumlar gibi)
PCT nadiren 0.5 ng/mL’yi geçer.
Akut faz reaktanı olarak prokalsitonin yüksekliği serum kalsitonin düzeylerini yükseltmez.
Prokalsitonin yarılanma ömrü 30 saat kadardır ve dolaşımda değişmeden kalır.
Yapılan çalışmalar sepsisli hastalarda daha yüksek PCT
düzeylerinin ağır sepsis ve septik şok riskini arttırdığı ve sağkalım
prognozunu ağırlaştırdığını göstermiştir.
Tedaviyle PCT düzeyleri düşer ve tedaviye yanıtın göstergesi olarak kullanılabilir.
Lokal
bakteriyel enfeksiyonlar ve lokalize apseler PCT düzeylerini yükseltmez.
PCT bakteriyel sepsis tanı ve risk değerlendirmesinde üst solunum yolu enfeksiyonu (ÜSE) olan çocuklarda akut piyelonefritin tanı ve skar riskinin tahmininde, bakteriyel viral enfeksiyon
(menenjit dahil) ayrımında antibiyotik kararında ve antibiyotik
yanıtının değerlendirilmesinde, postoperatif, ağır tavma, yanık,
multi organ yetmezliklerinde, sekonder bakteriyel enfeksiyonun
tanısında kullanılabilir.
Pediatrik nötropenik ateş ve febril nötropenideki baktereminin değerlendirilmesinde CRP’den daha iyi belirteç olduğu öne
sürülmektedir.
PCT fungal veya viral enfeksiyonlarda veya sepsiste anlamlı sonuç vermez, sistemik yanıtı olmayan lokal enfeksiyonlarda veya intraselüler enfeksiyonlarda (mikoplazma gibi)
yükselmez.
kaynak:
J Pediatr Inf 2017; 11(4): 196-197 Hacımustafaoğlu M.
Prof.Dr:Mustafa Hacımustafaoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Prof.Dr:Mustafa Hacımustafaoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
29 Aralık 2018 Cumartesi
Akut Tonsillofarenjitte Etyolojik Tanıda Akılcı Laboratuvar
Akut tonsillofarenjit ayırıcı tanısında özellikle grup A
streptokok (GAS) olmak üzere streptokoklar nonspesifik viral tonsillofarenjit, infeksiyöz mononükleoz, herpes simpleks
virüs (HSV), enterovirüsler, adenovirüsler görülür. Ayrıca primer etken olmamakla birlikte birçok mikroorganizma [influenza ve respiratuar sinsityal virüs (RSV) gibi viral, klamidya,
mikoplazma, difteri, pertussis gibi diğer bakteriler] kendi tipik
hastalık tablolarının bir parçası olarak tonsillofarenjit görünümü sunabilirler. Bu soruda pratikte olguların çok önemli bir
bölümünü oluşturan özellikle GAS tonsillofarenjit viral tonsillofarenjit ve Epstein-Barr virüs (EBV) tonsillofarenjitleri laboratuvar yaklaşımları üzerinde durulacaktır. Hastayı muayene
eden hekimin öykü ve klinik bulguların çok önemli olduğunu
bilmesi ve olguların önemli bir bölümünde laboratuvar tetkikine gerek olmayabileceğini akılda tutması yararlıdır.
Grup A beta-hemolitik streptokok tonsillofarenjiti:
GAS, Streptococcus pyogenes olarak bilinir, bakteriyel akut farenjit/tonsillit/tonsillofarenijitin en sık nedenidir. Çocuklarda
bir meta-analizde boğaz ağrısı ile başvuran çocuklarda %37
oranında saptanmıştır, bu açıdan viral tonsillofarenjitlerden
sonra en önemli etken olarak karşımıza çıkar (%95 CI %32-43)
(1). Beş-15 yaş grubunda ve okul çağında daha sık görülür.
> 3 yaş çocuklarda tipik olarak akut başlayan ateş, boğaz ağrısı, baş ağrısı, karın ağrısı, bulantı, kusma, fizik muayenede
eksüdatif tonsillofarenjit, damakta peteşi, hiperemik uvula,
büyük kızarık tonsiller, büyük ağrılı/hassas anterior servikal
lenfadenopati, bazı olgularda kızıl döküntüsüyle seyreder. Üç
yaş altı çocuklarda ise GAS enfeksiyon bulguları daha farklıdır.
Bu olgularda genellikle düşük ateş (< 38.3°C), uzamış burun
akıntısı ve burun tıkanıklığı ve anterior servikal adenopati
ile seyreder ve bu klinik tablo infantil streptokokkozis olarak
isimlendirilir (2). Akut tonsillofarenjit düşünülen bir çocukta
etkenin bakteriyel (esas olarak GAS) veya viral olup olmadığı
tedavi ve yönetimi açısından önemlidir. Viral tonsillofarenjiti
düşündüren bulguların (konjunktivit, nezle, burun akıntısı,
öksürük, ses kısıklığı, anterior stomatit, ishal gibi) olmaması
yukarıda belirtilen GAS tonsillofarenjiti bulgularının olması
özellikle 5-15 yaş okula giden çocuk ve kış ve erken ilkbahar
mevsiminde olunması GAS tonsillofarenjitini destekler. Klinik olarak GAS tonsillofarenjitini düşündüren bu durumlarda mikrobiyolojik test yapılması (hızlı antijen tanı testi veya
boğaz kültürü gibi) önerilir. Klinik olarak sadece viral lofarenjiti destekler bulgular varlığında ise mikrobiyolojik test
(hızlı antijen veya boğaz kültürü) yapılması önerilmez (1,3,4).
Ayrıca 3 yaş altı küçük çocuklarda da hızlı antijen testi veya
kültür yapılması genellikle önerilmez. Hızlı antijen testi genellikle 1 saatten kısa sürede sonuçlanır ve pozitifliğinde kültür
yapılmasına gerek yoktur. Ancak antijen negatif olduğu durumlarda GAS tanısı kuvvetliyse kültür yapılması önerilir, antijen negatif olsa bile kültür pozitif çıkabilir (%5-10 olasılıkla).
GAS tonsillofarenjiti düşündüren bir olgudan ayrıca rutin
kan tetkiki yapılması önerilmez. Başka bir nedenle yapıldığında lökosit sayısı normal veya artmış olabilir, orta C-reaktif
protein (CRP) yüksekliği gözlenebilir. ASO testinin akut tanıda
anlamı yoktur ve istenmez. ASO testinin akut enfeksiyonda
veya etkin tedavi edilmiş akut enfeksiyonda yükselmesi henüz
beklenmez. ASO’nun yüksek bulunması önceki (1 aydan önce)
ve muhtemelen tedavisiz veya yetersiz tedavi edilmiş GAS
tonsillofarenjitleri olduğunu düşündürür.
Özetle GAS tonsillofarenjitinde seçilecek ve yapılması gereken test boğaz kültürü veya hızlı antijen tanı testleridir. Boğaz
kültürü GAS tonsillofarenjitinde altın standarttır. Yaklaşık bir
gün içinde sonuç alınır, bazı durumlarda kültür inkübasyonu
48 saate uzatılabilir. GAS üremesi durumunda ek olarak kültür
antibiyogram yapmaya gerek yoktur. Tedavide penisilin seçilecek ajandır, penisiline direnç henüz bildirilmemiştir. Kültür
sonucunda GAS üremesi bildirildiğinde, hastanın klinik bulguları düzelmiş olsa bile nonsupuratif komplikasyonları önlemek
için tedavi verilmelidir. Boğaz kültürü optimal sonuç vermesi
açısından usulüne uygun alınmalıdır bunun için her iki tonsil
ve farinks sürüntüsü alınmalı ve eküvyonun ucu ağız içi ve dile
dokunmadan çıkarılmalıdır. Boğaz kültürü ayrıca GAS dışı diğer nadir farenjit etkenlerini de (grup C ve grup G streptokok,
Arcanobacterium haemolyticum, Fusobacterium necrophorum,
Neisseria gonorrhoeae gibi) saptayabilir. Bunların varlığı tedavi endikasyonu olabilir. GAS dışı grup C ve grup G streptokok
tonsillofarenjitlerinin kliniğinin daha hafif olduğu ve genellikle akut romatizmal ateş ve post streptokokkal glomerülonefrit
komplikasyonlarına yol açmadığı bilinmektedir.
Enfeksiyoz mononükleozis: Genellikle EBV ve bazen sitomegalovirüs (CMV)’nin yol açtığı genellikle ve klasik olarak ergenlerde görülen bir klinik sendromdur. Ateş, farenjit, anterior
ve posterior servikal lenfadenopati bazen difüz lenfadenopati
splenomegali bazen hepatomegali ve periorbital/palpebral
ödem ile karakterize bir klinik tablodur. Tonsillofarenjit GAS
tonsillofarenjitine benzer. Ancak genellikle daha uzun sürer,
penisilin tedavisine yanıt vermez. Ampisilin ve benzeri diğer
antibiyotiklerle döküntü görülebilir. Hemogramda lenfositoz,
kan tetkikinde aminotransferaz düzeylerinde artış EBV-VCAIgM pozitifliği, CMV’ye bağlı ise CMV-IgM pozitifliği görülür.
Hızlı antijen testi negatiftir, boğaz kültürü normal florayı gösterir, tedavide antibiyotik verilmez.
HSV (herpetik gingivostomatit dahil) enterovirüsler (herpangina, el ayak ağız sendromu gibi), adenovirüs (faringo
konjunktival ateş) ve diğer nonspesifik viral enfeksiyonların
tanısında; hızlı antijen testleri veya kültür, ayrıca nonspesifik
kan tetkiklerinin anlamı yoktur, istenmez. Spesifik viral çalışmalar (PCR gibi) epidemiyolojik ve araştırma amaçlı bir durum
yoksa istenmez. Tanı klinik bulgularla konulur ve tedavi buna
göre yönlendirilir, antibiyotik verilmez.
kaynak:
J.Pediatr Inf 2018; 12(3): 124-125 Akut Tonsillofarenjitte Etyolojik Tanıda Akılcı Laboratuvar Hacımustafaoğlu
kaynak:
J.Pediatr Inf 2018; 12(3): 124-125 Akut Tonsillofarenjitte Etyolojik Tanıda Akılcı Laboratuvar Hacımustafaoğlu
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
ANTİVİRAL UÇUCU YAĞLAR
ANTİVİRAL UÇUCU YAĞLAR Aromaterapide kullanılan uçucu yağların, antimikrobiyal, antiviral, antifungal, antienflamatuar etkileri nedeni il...
-
NİMENRİX: 6. haftada n itibaren kullanımı onaylanmış. 2-6 ay: En az 2 ay ara ile 2 doz . ( 2. ve 4. ay ) ve 12 ayda rapel ...
-
RESÜSİTASYONDA İLK BASAMAKLAR: Zamanında doğmuş, ağlayan veya nefes alan, tonusu iyi olan bir bebeğin canlandırmaya i...