CRP:
CRP normal düzeyi genellikle < 0.3 mg/dL olarak kabul edilir.
CRP’de yaşa ve cinsiyete bağlı da bazı farklılıklar olabilir, normalin üst sınırı erkeklerde (yaş/50) mg/dL, kadınlarda (yaş/50) +
0.6 mg/dL olarak kabul edilir.
Hafif CRP yüksekliği 0.3-1 mg/dL
olarak düşünülürken, >1 mg/dL genellikle önemli inflamatuvar
olayı gösterir.
CRP’de önemli yükselme (> 10 mg/dL) enfeksiyonu özellikle de bakteriyel enfeksiyonu gösterir. Hafif (0.3-1 mg/
dL) CRP yüksekliği, periodontit, obezite, sigara içimi, diabetes
mellitus, üremi, hipertansiyon, fiziksel aktivite, oral hormon tedavisi, uyku bozukluğu, kronik yorgunluk, alkol alımı, depresyon,
yaşlılık gibi noninflamatuvar veya hafif düzeyli inflamatuvar durumlarda görülebilir ve bazı yazarlar bu durumu parainflamasyon veya metainflamasyon (metobolik olarak tetiklenen inflamasyon) olarak adlandırır. Bu durumun enfeksiyon veya gerçek
inflamasyonla ilgisi yoktur.
CRP inflamasyon başlamasından sonra birkaç saat içinde serumda yükselmeye başlar
. CRP’nin enfeksiyona bağlı olarak ikiye
katlanma süresi yaklaşık 8 saat, serum yarılanma ömrü ise yaklaşık 19 saattir. Kişilerin kendi CRP değerlerinde başkalarına göre
normal bireysel farklılıklar olabilir.
Genellikle ≥ 1 mg/dL önemli
inflamasyon veya enfeksiyonu gösterir.
CRP enfeksiyonda hızla
yükselir, sıklıkla bir gün içinde anormal yüksek sonuçlara ulaşılır.
Genellikle klinik bulgu saptandığı gün CRP de yüksek bulunur.
Yenidoğan bebeklerde enfeksiyon değerlendirilmesinde
en uygun AFR CRP’dir.
Normalin üst sınırının yenidoğan döneminde 1 mg/dL olduğu kabul edilir.
CRP plasentadan geçmez
veya minimal düzeyde geçer. Bu nedenle fetüs ve yenidoğanda
yükselmesi anne kaynaklı değildir.
Prematüreliğin derecesi veya
gestasyonel yaş CRP’yi etkilemez.
Yenidoğanda CRP enfeksiyonun yanı sıra inflamasyon veya doku hasarı yapan nonenfeksiyöz
(asfiksi, respiratuvar distres sendromu, intrakraniyal hemoraji,
mekonyum aspirasyon pnömonisi, annede preeklampsi gibi) durumlarda da yükselebilir.
Yaşamın ilk 48 saatinde CRP’nin normal
düzeyinde dalgalanmalar olabilir.
Hasta fakat septik olmayan yenidoğanlarda enfeksiyon açısından yanlış CRP yüksekliği %5-15
olguda gözlenebilir.
Cerrahi operasyondan sonra 4-6 saat içinde serum CRP yükselmeye başlar ve operasyondan sonra 2-3 gün içinde pik yapar
(2.5-3.5 mg/dL gibi).
Postop dönemde bu değerlerin üzerinde
CRP yüksekliği genellikle ek inflamatuvar olayın veya eklenen
enfeksiyonun olduğunu destekler.
Ancak kan örneğinin lipemik
veya hemolizli olması yanlış pozitif sonuca yol açabilir.
CRP ve ESH yüksekliğinin gerçek inflamatuvar durumlarda
paralel gitmesi beklenir. Ancak ESH’yi etkileyen bazı faktörlerin
varlığında (anemi, son dönem böbrek hastalığı, monoklonal immünoglobülin yüksekliği gibi) eğer eşlik eden enfeksiyon veya
başka inflamatuvar olay söz konusu değilse CRP’de yükselme
olamadan ESH yükselebilir. Ayrıca aktif sistemik lupus eritematozusta (SLE) anlamlı CRP yüksekliği olmadan yüksek ESH gözlenebilir.
Ancak aktif SLE’de serozit veya kronik sinovit varsa CRP de
oldukça yüksek olabilir.
Serozit veya sinoviti olmayan ateşli SLE
hastasında önemli CRP yüksekliği (> 6-7mg/dL) olaya bakteriyel
enfeksiyonun eşlik ettiğini destekler.
CRP’nin yarılanma ömrünün
kısa olması ve enfeksiyon/inflamatuvar durum başladıktan sonra
saatler içinde yükselmeye başlaması özellikle enfeksiyonlarda tedavinin değerlendirilmesinde önemlidir.
Bu çerçevede tedaviye
yanıtın değerlendirilmesi açısından 1-2 günlük aralarla CRP’nin
değerlendirilmesi tedavi için yol gösterici olabilir.
Eritrosit Sedimentasyon Hızı (ESH):
ESH yüksekliği, sistemik ve lokalize inflamatuvar ve enfeksiyöz
hastalıklarda, malign neoplazmlarda doku hasarı, doku iskemisi
ve travmada yükselebilir ancak enfeksiyonlarda diğer nedenlerde olduğundan daha fazla yükselmeye meyleder. Yaş ve cinsiyete
göre ESH değişebilir. Üst sınır olarak erkeklerde (yaş/2), kadınlarda (yaş + 10)/2 mm/saat kabul edilebilir. ESH yarılanma ömrü 4-6
gün kadardır. ESH takibi genellikle haftalık sürelerle yapılabilir.
Bazı eritrosit anormallikleri (orak hücreli anemi, anizositoz, sferotoz, mikrositoz, polisitemi gibi) aşırı lökositoz, aşırı yüksek serum
safra asit düzeyleri, kalp yetmezliği, hipofibrinojenemi, kaşeksi,
pıhtılı kan veya kanın ölçüm öncesi fazla bekletilmesi, düşük oda
ısısı gibi faktörler ESH’yi azaltır ve inflamasyon varsa beklenenden
düşük değerler bildirilmesine yol açabilir.
ESH ölçümünde EDTA’lı veya sitratlı tüp kullanılır, kan alındıktan sonra en geç 4-6 saat içinde çalışılmalıdır. Ölçüm milimetre/
saat olarak bildirilir. Bazı ticari sistemler sonucu 4-20 dakika gibi
daha erken sürede de bildirebilir. Kadınlarda sedimentasyon düzeyi erkekler göre daha yüksektir, mensturasyon, gebelik, oral
kontraseptif kullanımında geçici yükseklikler saptanabilir. Gebelerde ESH, gebeliğin ikinci yarısında genellikle daha fazla olmakla
birlikte gebelik döneminde anemi yoksa bile 14-70 mm/saate kadar yüksek olabilir. Normal ESH değerleri genellikle erkeklerde 50
yaş altında < 15, 50 yaş üzerinde < 20, kadınlarda 50 yaş altında
< 20, 50 yaş üzerinde < 30, yenidoğanda ilk günlerde 0-2 mm/sa,
yenidoğan-ergenlik arasında 3-13mm/saattir.
ESH özellikle kronik enfeksiyonlarda (osteomiyelit, septik artrit ve bazen tüberküloz gibi) ve otoimmün hastalıklarda (özellikle
polimyaljia romatika, temporal arterit, JRA, SLE, gibi) yüksek olup,
yüksek olduğu durumlarda tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde
kullanılabilir. Çocuklarda romatoid artrit, kawasaki hastalığı ve bazen SLE gibi non enfeksiyöz inflamatuvar/otoimmün durumlarda
ESH tanı ve tedavi izleminde kullanılabilir. Sistemik juvenil idiyopatik artrit (sJIA)’te ESH genellikle 100 mm/saati geçer ve tedaviye
yanıtın göstergesi olarak izlenebilir, aktif hastalıkta normal ESH
beklenmez. sJIA’da klinik düzelme saptanmadan sedimentasyonun trombosit sayısı ile birlikte beklenmedik düşüşü (normal düzeylere inmesi) makrofaj aktivasyon sendromunu akla getirmelidir.
Makrofaj aktivasyon sendromunda feritin/ESH oranı > /80 olması
makrofaj aktivasyon sendromu için bir biomarker olabilir.
Solid tümörlerde sedimentasyonun yüksek olması (genellikle
>100 mm/sa) metastazı destekleyebilir. Yenidoğan döneminde
ESH ilk günlerde 1-2 mm/sa, 8. günde 4 mm/sa, 14. günde 17
mm/sa olabilir.
CRP, genel olarak ESH’den daha iyi bir inflamasyon göstergesidir. ESH’nin yükselmesi tipik olarak iki tip proteinin (globülinler
ve/veya fibronesen) yüksekliğine bağlıdır. Bunlar arasındaki farkı
ayırt etmek için fibronesen ve/veya globülin (serum protein elektroforezi gibi) bakmak yararlı olabilir. ESH inflamasyon, enfeksiyon
durumları yanı sıra inflamasyon olmadan da yükselebilir.
CRP yüksek olmadan sadece ESH’nin yükselmesi enfeksiyon
ve diğer inflamatuvar faktör dışı ESH yüksekliğini işaret eder. Anemi, gebelik, yaşlılık gibi durumlarda orta düzeyde sedimentasyon yüksekliği olabilir. Makrositoz, kalp yetmezliği, gebelik, son
dönem böbrek hastalığı, maligniteler, fibrojen ve diğer akut faz
reaktanlarını artırarak ESH’yi artırır. İleri yaş, anemi, makrositoz,
yüksek ortam ısısı, sedimentasyon tüpünün eğik tutulması ESH’yi
artıran enfeksiyon ve klasik inflamasyon dışı diğer faktörler arasındadır. Bunun yanı sıra aşırı lökositoz, polistemia, sferositoz, akantositoz, mikrositoz gibi eritrosit anormallikleri hipofibrinojenemi,
hipogamaglobulinemi ve hiperviskozite yapan disproteinemiler
ve kanın test öncesinde yeterince karışmaması, pıhtılı kan ve test
tezgahında vibrasyon ESH’yi azaltan faktörler arasındadır.
ESH’yi artırıcı AFR olan proteinlerinin artması ve ESH’yi etkilemesi için genellikle en azından 24 saat gerekir. Aynı durum iyileşme süreci için de geçerlidir.
kaynak:
J Pediatr Inf 2017; 11: 53-55 Akut Faz Reaktanları (Eritrosit Sedimentasyon Hızı, CRP) 55
Hacımustafaoğlu M.
Prokalsitonin (PCT):
PCT son yıllarda özellikle enfeksiyona
spesifik olduğu kabul edilen bir akut faz reaktanı olarak düşünülmektedir.
Normal düzeyleri < 0.5 ng/mL’dir.
Prokalsitonin konsantrasyonları yaşamın ilk 48 saatinde normalde de dalgalanmalar gösterebilir. Çocuklarda üriner sistem enfeksiyonlarında ≥
0.5 ng/mL özellikle > 1 ng/mL düzeylerinin akut piyelonefrit ve
renal hasarı öngörmede yararlı olduğu öne sürülmüştür.
Ayrıca
PCT’nin acile başvuran ateşli çocuklarda ve lokalize bulgusu olmayan ateşli çocuklarda ciddi bakteriyel enfeksiyonu öngörmede C-reaktif protein (CRP) ile birlikte ve bazı çalışmada CRP’den
daha iyi bir belirteç olarak kullanılabileceği öne sürülmektedir.
PCT’nin nötropenik ateşin değerlendirilmesinde bakteriyel enfeksiyonu göstermede hatta CRP’ye göre daha yararlı olabileceği yönünde çalışmalar vardır. Ancak birçok yazar prokalsitoninin
enfeksiyonu diğer inflamatuvar durumlardan ayırt etmede rolüne yönelik daha çok çalışmaya ihtiyaç olduğunu belirtmektedir.
PCT kalsitoninin prekürsörü bir peptid olup (prohormon)
trioit bezi parafoliküler hücrelerden salınır. < 72 saat yenidoğanlarda dalgalanmalar olabilir, bu nedenle referans değerleri net
değildir, > 72 saat ve erişkinlerde normal düzeyler ≤ 0.15 ng/
mL’dir.
Enfeksiyona yanıt olarak saatler içinde artmaya meyleder
ve yarılanma ömrü 25-30 saat kadardır. Renal disfonksiyon PCT
değerlerini etkilemez.
Genellikle 0.15-2 ng/mL düzeyler orta düzeyli PCT artışı olarak nitelendirilir ve lokalize hafif orta bakteriyel
enfeksiyonlarda, enfeksiyon dışı sistemik inflamatuvar yanıtta,
tedavi edilmemiş son dönem böbrek hastalığında görülebilir.
Yüksek PCT düzeyleri (> 2 ng/mL) bakteriyel sepsis, ciddi lokalize
bakteriyel enfeksiyon (ağır pnömoni, menenjit, peritonit, akut
piyelonefriti gibi) ağır nonenfeksiyöz inflamatuvar durumlar
(majör yanıklar, ağır travma, akut multi organ yetmezliği, majör
abdominal veya kardiyotorasik cerrahi gibi) ayrıca medüller tiroid karsinomlarda (> 10.000 ng/mL) görülebilir.
Viral enfeksiyon ve nonenfeksiyöz inflamatuvar durumlarda
(otoimmün hastalıklar ve kronik inflamatuvar durumlar gibi)
PCT nadiren 0.5 ng/mL’yi geçer.
Akut faz reaktanı olarak prokalsitonin yüksekliği serum kalsitonin düzeylerini yükseltmez.
Prokalsitonin yarılanma ömrü 30 saat kadardır ve dolaşımda değişmeden kalır.
Yapılan çalışmalar sepsisli hastalarda daha yüksek PCT
düzeylerinin ağır sepsis ve septik şok riskini arttırdığı ve sağkalım
prognozunu ağırlaştırdığını göstermiştir.
Tedaviyle PCT düzeyleri düşer ve tedaviye yanıtın göstergesi olarak kullanılabilir.
Lokal
bakteriyel enfeksiyonlar ve lokalize apseler PCT düzeylerini yükseltmez.
PCT bakteriyel sepsis tanı ve risk değerlendirmesinde üst solunum yolu enfeksiyonu (ÜSE) olan çocuklarda akut piyelonefritin tanı ve skar riskinin tahmininde, bakteriyel viral enfeksiyon
(menenjit dahil) ayrımında antibiyotik kararında ve antibiyotik
yanıtının değerlendirilmesinde, postoperatif, ağır tavma, yanık,
multi organ yetmezliklerinde, sekonder bakteriyel enfeksiyonun
tanısında kullanılabilir.
Pediatrik nötropenik ateş ve febril nötropenideki baktereminin değerlendirilmesinde CRP’den daha iyi belirteç olduğu öne
sürülmektedir.
PCT fungal veya viral enfeksiyonlarda veya sepsiste anlamlı sonuç vermez, sistemik yanıtı olmayan lokal enfeksiyonlarda veya intraselüler enfeksiyonlarda (mikoplazma gibi)
yükselmez.
kaynak:
J Pediatr Inf 2017; 11(4): 196-197 Hacımustafaoğlu M.
29 Aralık 2018 Cumartesi
Akut Tonsillofarenjitte Etyolojik Tanıda Akılcı Laboratuvar
Akut tonsillofarenjit ayırıcı tanısında özellikle grup A
streptokok (GAS) olmak üzere streptokoklar nonspesifik viral tonsillofarenjit, infeksiyöz mononükleoz, herpes simpleks
virüs (HSV), enterovirüsler, adenovirüsler görülür. Ayrıca primer etken olmamakla birlikte birçok mikroorganizma [influenza ve respiratuar sinsityal virüs (RSV) gibi viral, klamidya,
mikoplazma, difteri, pertussis gibi diğer bakteriler] kendi tipik
hastalık tablolarının bir parçası olarak tonsillofarenjit görünümü sunabilirler. Bu soruda pratikte olguların çok önemli bir
bölümünü oluşturan özellikle GAS tonsillofarenjit viral tonsillofarenjit ve Epstein-Barr virüs (EBV) tonsillofarenjitleri laboratuvar yaklaşımları üzerinde durulacaktır. Hastayı muayene
eden hekimin öykü ve klinik bulguların çok önemli olduğunu
bilmesi ve olguların önemli bir bölümünde laboratuvar tetkikine gerek olmayabileceğini akılda tutması yararlıdır.
Grup A beta-hemolitik streptokok tonsillofarenjiti:
GAS, Streptococcus pyogenes olarak bilinir, bakteriyel akut farenjit/tonsillit/tonsillofarenijitin en sık nedenidir. Çocuklarda
bir meta-analizde boğaz ağrısı ile başvuran çocuklarda %37
oranında saptanmıştır, bu açıdan viral tonsillofarenjitlerden
sonra en önemli etken olarak karşımıza çıkar (%95 CI %32-43)
(1). Beş-15 yaş grubunda ve okul çağında daha sık görülür.
> 3 yaş çocuklarda tipik olarak akut başlayan ateş, boğaz ağrısı, baş ağrısı, karın ağrısı, bulantı, kusma, fizik muayenede
eksüdatif tonsillofarenjit, damakta peteşi, hiperemik uvula,
büyük kızarık tonsiller, büyük ağrılı/hassas anterior servikal
lenfadenopati, bazı olgularda kızıl döküntüsüyle seyreder. Üç
yaş altı çocuklarda ise GAS enfeksiyon bulguları daha farklıdır.
Bu olgularda genellikle düşük ateş (< 38.3°C), uzamış burun
akıntısı ve burun tıkanıklığı ve anterior servikal adenopati
ile seyreder ve bu klinik tablo infantil streptokokkozis olarak
isimlendirilir (2). Akut tonsillofarenjit düşünülen bir çocukta
etkenin bakteriyel (esas olarak GAS) veya viral olup olmadığı
tedavi ve yönetimi açısından önemlidir. Viral tonsillofarenjiti
düşündüren bulguların (konjunktivit, nezle, burun akıntısı,
öksürük, ses kısıklığı, anterior stomatit, ishal gibi) olmaması
yukarıda belirtilen GAS tonsillofarenjiti bulgularının olması
özellikle 5-15 yaş okula giden çocuk ve kış ve erken ilkbahar
mevsiminde olunması GAS tonsillofarenjitini destekler. Klinik olarak GAS tonsillofarenjitini düşündüren bu durumlarda mikrobiyolojik test yapılması (hızlı antijen tanı testi veya
boğaz kültürü gibi) önerilir. Klinik olarak sadece viral lofarenjiti destekler bulgular varlığında ise mikrobiyolojik test
(hızlı antijen veya boğaz kültürü) yapılması önerilmez (1,3,4).
Ayrıca 3 yaş altı küçük çocuklarda da hızlı antijen testi veya
kültür yapılması genellikle önerilmez. Hızlı antijen testi genellikle 1 saatten kısa sürede sonuçlanır ve pozitifliğinde kültür
yapılmasına gerek yoktur. Ancak antijen negatif olduğu durumlarda GAS tanısı kuvvetliyse kültür yapılması önerilir, antijen negatif olsa bile kültür pozitif çıkabilir (%5-10 olasılıkla).
GAS tonsillofarenjiti düşündüren bir olgudan ayrıca rutin
kan tetkiki yapılması önerilmez. Başka bir nedenle yapıldığında lökosit sayısı normal veya artmış olabilir, orta C-reaktif
protein (CRP) yüksekliği gözlenebilir. ASO testinin akut tanıda
anlamı yoktur ve istenmez. ASO testinin akut enfeksiyonda
veya etkin tedavi edilmiş akut enfeksiyonda yükselmesi henüz
beklenmez. ASO’nun yüksek bulunması önceki (1 aydan önce)
ve muhtemelen tedavisiz veya yetersiz tedavi edilmiş GAS
tonsillofarenjitleri olduğunu düşündürür.
Özetle GAS tonsillofarenjitinde seçilecek ve yapılması gereken test boğaz kültürü veya hızlı antijen tanı testleridir. Boğaz
kültürü GAS tonsillofarenjitinde altın standarttır. Yaklaşık bir
gün içinde sonuç alınır, bazı durumlarda kültür inkübasyonu
48 saate uzatılabilir. GAS üremesi durumunda ek olarak kültür
antibiyogram yapmaya gerek yoktur. Tedavide penisilin seçilecek ajandır, penisiline direnç henüz bildirilmemiştir. Kültür
sonucunda GAS üremesi bildirildiğinde, hastanın klinik bulguları düzelmiş olsa bile nonsupuratif komplikasyonları önlemek
için tedavi verilmelidir. Boğaz kültürü optimal sonuç vermesi
açısından usulüne uygun alınmalıdır bunun için her iki tonsil
ve farinks sürüntüsü alınmalı ve eküvyonun ucu ağız içi ve dile
dokunmadan çıkarılmalıdır. Boğaz kültürü ayrıca GAS dışı diğer nadir farenjit etkenlerini de (grup C ve grup G streptokok,
Arcanobacterium haemolyticum, Fusobacterium necrophorum,
Neisseria gonorrhoeae gibi) saptayabilir. Bunların varlığı tedavi endikasyonu olabilir. GAS dışı grup C ve grup G streptokok
tonsillofarenjitlerinin kliniğinin daha hafif olduğu ve genellikle akut romatizmal ateş ve post streptokokkal glomerülonefrit
komplikasyonlarına yol açmadığı bilinmektedir.
Enfeksiyoz mononükleozis: Genellikle EBV ve bazen sitomegalovirüs (CMV)’nin yol açtığı genellikle ve klasik olarak ergenlerde görülen bir klinik sendromdur. Ateş, farenjit, anterior
ve posterior servikal lenfadenopati bazen difüz lenfadenopati
splenomegali bazen hepatomegali ve periorbital/palpebral
ödem ile karakterize bir klinik tablodur. Tonsillofarenjit GAS
tonsillofarenjitine benzer. Ancak genellikle daha uzun sürer,
penisilin tedavisine yanıt vermez. Ampisilin ve benzeri diğer
antibiyotiklerle döküntü görülebilir. Hemogramda lenfositoz,
kan tetkikinde aminotransferaz düzeylerinde artış EBV-VCAIgM pozitifliği, CMV’ye bağlı ise CMV-IgM pozitifliği görülür.
Hızlı antijen testi negatiftir, boğaz kültürü normal florayı gösterir, tedavide antibiyotik verilmez.
HSV (herpetik gingivostomatit dahil) enterovirüsler (herpangina, el ayak ağız sendromu gibi), adenovirüs (faringo
konjunktival ateş) ve diğer nonspesifik viral enfeksiyonların
tanısında; hızlı antijen testleri veya kültür, ayrıca nonspesifik
kan tetkiklerinin anlamı yoktur, istenmez. Spesifik viral çalışmalar (PCR gibi) epidemiyolojik ve araştırma amaçlı bir durum
yoksa istenmez. Tanı klinik bulgularla konulur ve tedavi buna
göre yönlendirilir, antibiyotik verilmez.
kaynak:
J.Pediatr Inf 2018; 12(3): 124-125 Akut Tonsillofarenjitte Etyolojik Tanıda Akılcı Laboratuvar Hacımustafaoğlu
kaynak:
J.Pediatr Inf 2018; 12(3): 124-125 Akut Tonsillofarenjitte Etyolojik Tanıda Akılcı Laboratuvar Hacımustafaoğlu
28 Aralık 2018 Cuma
AY AY BEBEK GELİŞİMİ
1 AYLIK:
Eller yumruk şeklindedir.
Yüzüstü başını kısa süre tutabilir.
Annesini tanır. Sesini ve kokusunu
ayırt eder.
Ortalama 17-20 saatini uykuda
geçirir.
İnsan sesine tepki verir.
Bir nesneye bakabilir ancak henüz
uzanamaz.
15 cm. e kadar nesneyi orta hattın
ötesine kadar takip edebilir.
2 AYLIK:
Yüz üstü yatırıldığında başını
kaldırabilir.
Başını dik tutabilir.
İki elini kavuşturabilir.
Göz teması kurar.
Gülümseyerek memnuniyetini ifade
eder.
Kucağa alınmayı ve kucakta olmayı
sever.
Nesneleri 180 derece takip
edebilir.
Anneyi tanır, bilinçli gülümser.
3 AYLIK:
Yüz üstü yatırıldığında kollarına
dayanak başını ve göğsünü kaldırabilir.
Eşyalara uzanır ancak uzanıp
yakalayamaz.
Sırt üstü yatarken ellerini hareket
ettirerek seyreder.
Müzikten hoşlanır.
Eline oyuncak verildiğinde kısa bir süre tutabilir.
Agu sesini çıkarabilir.
4 AYLIK:
Yatarken bir yönden diğer yöne
dönebilir. Genelde karın üstünden sırt üstüne doğru olur.
Herşeyi daha net görür.
Eşyalara uzanıp alabilir.
Elini ve elindeki nesneleri ağzına
sokmaya çalışır.
Yüksek sesle güler.
5 AYLIK:
Ellerinden tutularak
kaldırıldığında başı ile gövdesini aynı hizada tutabilir.
Destekli oturma hareketleri kısa
süreli denenebilir.
Neşe ile çığlıklar atabilir.
Üzüm kadar küçük nesnelere dikkat
edebilir.
Yüzükoyun yatarken kollarını iki
yana açıp başını kaldırabilir.
Yüzüstü kalma süresi daha uzun
olur.
Ayağını ağzına götürebilir.
6 AYLIK:
Kısa süre oturtulmaktan hoşlanır.
Eşyaya uzanır , ağzına götürür.
İki elini birleştirebilir.
İlk dişleri çıkmaya başlayabilir.
Annesini ve biberonunu görünce
heyecanlı sesler çıkarır.
Kitap okunmasından hoşlanabilir.
Yer zemininde oyuncakları ile vakit
geçirmekten hoşlanır.
7 AYLIK:
Yardımsız oturabilir.
Emeklemeye başlar.
Bir elindeki eşyayı öbür eline
geçirebilir.
Aynaya bakmaktan hoşlanır.
Elindeki oyuncağını ağzına götürür.
İstediği yapılmassa ağlar.
Azarlanınca ya da sevilince tepki
gösterir.
Etrafındaki yabancı insanları
yadırgar.
8 AYLIK:
Tutunarak kalkmaya çalışır.
Topla oynamayı sever.
Bir yere tutunarak ayakta durabilir.
Ce-ee oynamayı sever.
Kraker gibi parmakla tutulan bir yiyeceği yiyebilir.
Duyduğu sese yönelir.
Baş-baş yapabilir.
9 AYLIK:
Tutunarak kalkmaya çalışır.
Topla oynamayı sever.
Bir yere tutunarak ayakta
durabilir.
Ce-ee oynamayı sever.
Kraker gibi parmakla tutulan bir yiyeceği yiyebilir.
Duyduğu sese yönelir.
Baş-baş yapabilir.
10 AYLIK:
Tutunarak ayağa kalkabilir.
Ayakta tay-tay durabilir.
Küçük cisimleri yakalayabilir.
Elindekini isteyerek atabilir.
İsmi ile çağrılınca tepki verir.
Eşyaları işaret parmağı ile
gösterebilir.
Küçük cisimleri yakalayabilir.
11 AYLIK:
Ayakta durabilir.
Mobilyalara tutunarak yürüyebilir.
Ayaktayken düşmeden oturabilir.
Çekmece içlerini boşaltmaktan çok
hoşlanır.
Baba meme mama dede gibi sözcükleri
söyleyebilir.
Bardaktan tek başına su içebilir.
Şekil ve boyutlarla ilgilenir.
Oyuncağında küçük parçaları büyük parçanın içine koyar.
Emekleyerek merdiven çıkabilir.
12 AYLIK:
Bir elinden tutulursa yürüyebilir.
Basit emirleri anlar.
2-4 kelimeyi anlayarak konuşur.
Giyinirken annesine yardım eder.
Resimli kitaplara bakmaktan
hoşlanır.
Tencere tava gibi mutfak eşyaları
ile oynamaktan hoşlanır.
Eline kalem verildiğinde karalama
yapabilir.
Top ile oynar, topu size geri atabilir.
Işığı açıp kapatabilir.
Ev kazalarına dikkat!!
27 Aralık 2018 Perşembe
yeni meningokok aşıları şeması
Menengokok aşıları:
ACYW konjuge
aşıları :
ACWY-D (Menactra), ACWY-TT (Nimenrix), ACWY-CRM
(Menveo)
1- Nimenrix : 2 + 1 şeması ( 2. -4. ay ve 12. ay),
12.aydan sonra tek doz.
2- Menactra : 9 -13.ay 2 doz .
2 yaşından sonra tek doz .
3- Menveo : 3 + 1 şeması (2. -4. -6.
ay ve 12. Ay)
2
yaşından sonra tek doz .
B aşıları:
4CMenB (Bexsero) : 3 + 1 şeması (2.- 4.- 6. ay
ve 12.ay).
AKUT FAZ REAKTANLARI
1-Eritrosit sedimentasyon hızı (ESH)
:
Hastalığın
seyrini ve tedaviye yanıtını değerlendirmek için kullanılır.
Bakteriyel
enfeksiyonların çoğu ve mikobakteri
enfeksiyonlarında ESH yüksektir, viral, enfeksiyonlarda genellikle
normal veya hafif yüksektir. Bir ay-12 yaş arasında ≤10 mm/saat, 12 yaş üstü
erkeklerde ≤15 mm/saat ve 12 yaş üstü kızlarda ≤20 mm/saattir.
2- C-REAKTİF PROTEİN:
Enflamasyon
ve doku hasarında karaciğerden sentezlenir.
Enfeksiyon
başlangıcından 12 saat sonra yükselmeye
başlar.
Yarılanma ömrü kısadır <24 saat; tedavinin etkinliği hakkında fikir verir.
CRP değeri
20 mg/L ye kadar viral enfeksiyonda da
görülebildiğinden bakteriyel – viral ayrımında yol göstericiliği sınırlıdır.
20-40 mg/L ye kadar şüpheli, CRP>40 mg/L
olması bakteriyel olasılığı kuvvetlendirir.
Ağır
bakteriyel enfeksiyonlarında CRP >80 mg/L düzeylerinde olur.
Bazen adenovirus, influenza, kızamık,
kabakulak gibi bazı viral enfeksiyonlarda da
CRP değeri 100 mg/L üzerinde ölçülebilir.
C-reaktif
proteinin aşırı arttığı durumlarda prozon fenomeni nedeniyle yalancı olarak
negatif ölçülebilir.
Yenidoğan
sepsisi tanısında CRP tanıya yardımcı olabilir.
CRP’nin
yenidoğan sepsisi için negatif prediktif değeri % 98’in üzerindedir.
3-PROKALSİTONİN: ( PCT )
CRP’den daha
önce yükselir.
PCT >0.5
ng/ml olması invazif bakteriyel enfeksiyon için risk faktörüdür.
PCT < 0.5 ng/ ml olması bakteriyel
enfeksiyonu dışlamada CRP den daha anlamlıdır.
Bir meta
analizde ağır bakteriyel enfeksiyonlar için riski ön görmede CRP>80mg/L, PCT
>2ng/ml olarak verilmiştir.
4- HEMOGLOBİN:
Anemi
enfeksiyon hastalıklarında genellikle sık görülen bir durumdur.
5- LÖKOSİT SAYISI:
Lökosit
sayısının 30.000/mm3 üzerinde olduğu
durumlarda enfeksiyonlar, bağ dokusu hastalıkları ve Kawasaki hastalığı olasılığı
yüksektir.
Miyeloid
lökomoid reaksiyon:
perifer kanda 50.000/mm3 üzerinde ve
<% 5 immatür myeloid hücrelerin varlığıdır ve en sık olarak ağır
bakteriyel enfeksiyonla ilişkilidir .
Viral enfeksiyonlar
bu duruma yol açmaz.
Nötrofili:
Bakteri ve mantar hücre duvarı ürünleri,
egzotoksinler ve endotoksinler nötrofili yapar.
Enfeksiyon
dışında glukokortikoid, epinefrin gibi
hormonal artışlar , travma, kırık, yanık, hipoksi, stres, asidoz, akut hemoliz
durumlarında da yükselebilir.
Nötropeni :
Çocuklarda 1500/mm3 altındaki değerlerdir.
Viral
enfeksiyonları sırasında EBV, CMV, kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, roseola
infantum ve HIV enfeksiyonunda görülebilir.
Yenidoğanlarda
band nötrofil/total nötrofil oranının ≥0.2 olması halinde bakteriyel enfeksiyon
olasılığı kuvvetlidir.
Lenfosit:
Bordetella
pertussis lenfositozla ilişkili tek bakteriyel enfeksiyon hastalığıdır ve
derecesi hastalığın ciddiyetiyle doğrudan ilşikilidir.
Boğmacada
ateş ve akut faz yanıtı ortaya çıkmaz.
Ciddi
derecede atipik lenfositoz (lenfositlerin >% 50’si) EBV enfeksiyonunda
olabilir.
Daha hafif
atipik lenfositoz (<% 10) CMV, hepatit A ve B, herpes virus 6,
herpes
simplex, varicella-zoster, tüberküloz, sifiliz, salmonelloz ve sıtmada görülür.
Lenfosit
sayısının 1.500/mm3 altında olması lenfopeni kabul edilir.
Bazı
viruslar HIV, rubeola, poliovirus, suçiçeğinde görülür.
Tüberküloz
gibi ağır granülomatöz infeksiyonlarda üretim baskılanır ve lenfopeni görülür.
En sık nedeni protein-enerji malnütrisyonudur.
6- TROMBOSİT SAYISI:
CMV, EBV,
HIV, rubella, hepatit B ve C virusları enfeksiyonları;
endokardit, leptospiroz, sifiliz;
toksoplazmoz; malaria, ricketsia infeksiyonu gibi enfeksiyonlarda düşebilir.
tetanoz proflaksisi
Tetanoz:
Çocukluk
döneminde Aşılama :
Beşli
kombine aşı içinde (DaBT-IPA-HiB) 2, 4, 6 aylarda ve 16.-24. aylarda;
İlköğretim
1. Sınıfta, DaBT- IPA içinde;
İlköğretim
8. sınıfta erişkin tip difteri-tetanoz aşısı (Td) uygulaması yapılır. Bu aşı 7
yaş altına uygulanmaz.
Td aşısı yaşam
boyu on yılda bir tekrarlanmalıdır.
Aşı sonrası
antikor oluşumu 4-7 günde başlar .
Aşı sonrası max.
antikor titresine 2-4 haftada ulaşılır.
Primer 3 doz
aşılama sonrası koruyuculuk başlar.
Üç doz aşı sonrası
koruyuculuk % 100 dur ve on yıl sürer. Aşının 10 yılda bir tekrarı gerekir.
Tetanoz İG:
proflakside
standart doz yaş ve kilodan bağımsız 250 Ü dir. Yaralanma 24 saati geçtiyse 500
Ü yapılması uygundur.
Tedavide doz
3.000-6.000 Ü dir .
Tetanoz
hastalığı kalıcı bağışıklık bırakmadığı için hastalıktan iyileşme sonrasında
aşılama yapılmalıdır.
Gebelikte aşılama:
en az 15 gün ara ile 2 doz , son doz doğumdan 3 hafta önce olmalı.
Tetanoz
proflaksisi:
Kirli yara:
1-yaralanmadan
6 saatten uzun zaman geçmesi
2-Geniş doku
hasarı olan (major yanıklar gibi)
3- 1 cm.den
derin yaralar
4- Yıldız
biçiminde, düzgün olmayan, şekilsiz, bir kısmı kopmuş
yaralar
5- Ateşli
silah,
6- ezilme,
yanık, donma ile meydana gelen yaralar
7- sivri
cisimlerle delici yaralanmalar (steril olmayan enjeksiyonlar dahil)
8- Piyojenik
infeksiyon bulgularının varlığı
9- Nekrotik
doku varlığı
10-Kontaminantların
(toprak, pislik, dışkı, ...) varlığı
11- Sinir
denervasyonu ve/veya iskemik doku varlığı
12- Yabancı
cisim içeren yaralar
13- Parçalı
kırıklar
14-arter
kopması yada kesilmesi
15-ısırıklar.
Kişi en az 3
doz aşılı ise immun kabul edilir.
< 3 doz
aşı ya da aşılama durumu bilinmiyorsa immun
değildir kabul edilir.
Son dozdan 5
yıl geçmediyse temiz ya da kirli
yarada müdahele gerekmez.
İmmun ise
kirli yara: 5 yılı geçtiyse tek doz aşı,
temiz yara:
10 yılı geçtiyse tek doz aşı
immun
değil ise
kirli yara: aşı + TIG
temiz yara :
sadece aşı
yenidoğan
tetanozu:
YD bebeğin annesi immun ise antikorlar bebeği korur. Hastalık
gelişirse ilk 10 günde (3-10) baslar .ilk bulguları ağlama ve emmemedir. Yutma güçlüğü
olur ve vücutta sertleşme ve intermittan kasılmalar başlar. Opistotonus denilen
pozisyon olur.
Aseptik
koşullarda dünyaya gelen, annesi aşısız bir yenidoğandan doğumdan bir kaç gün sonra görülen emme güçlüğü ve
konvülsiyon tanı koydurucur.
26 Aralık 2018 Çarşamba
Çocuklarda Kabızlık
Genelde kabızlık
çocuklarda istemli veya unutarak dışkı
tutmayla oluşmaktadır. Dışkı sertleşince daha zor ve daha az sıklıkla atılır.
Sertleşen dışkı anal irritasyon ve anal fissür gelişimine, bunun sonucunda da
dışkılama sırasında ağrıya neden olur.
Kabızlık
çocukluk çağında özellikle anne sütünden ayırma döneminde, tuvalet eğitimi ve
okul çocukluğunun başlangıç döneminde artış göstermektedir.
Çocukların %90 ında kabızlık fonksiyoneldir. Fonksiyonelkabızlık
tanısı Roma III H3a kriterlerinin en az iki tanesinin bulunması durumunda konulmaktadır.
Bu kriterler: son sekiz hafta içinde haftada iki veya daha az dışkılama,
haftada en
az bir defa dışkı kaçırma olması,
büyük çaplı
dışkı yapma, ağrılı dışkılama, dışkı tutma davranışı , rektumda sert dışkı.
Infantil dizkezi:
6 aydan
küçük bazı sağlıklı bebeklerde dışkılama
öncesinde en az 10 dakika
zorlanarak
ıkınma, ağlama ve dışkılama sonrasında rahatlama görülür.
Dışkılama eforu sırasında pelvik tabanın gevşeme
yetersizliğinden kaynaklandığı düşünülmekte. Bebeğin fizik muayenesi ve
gelişimi normaldir.
Aileye bu
durumun kendiliğinden düzeleceğini anlatmak gerekir.
Rektal
uyarıdan kaçınılmalıdır.
Kabızlıkta Laboratuvar:
Tiroid
fonksiyon testleri
Kan Ca,
glukoz,
Çölyak için EMA,tTGA
Tedavi:
1-Hasta ve
aile eğitimi:
Çocuğun her
gün özellikle yemeklerden sonra tuvalete oturtularak dışkılama alışkanlığı
kazandırılmalı.. Çocuklar bu konuda cezalandırılmamalıdır.
Tuvaletin de
çocuğun yapısına uygun olması gerekir. Ayak tabanları alttan desteklenmeyen
çocuklar tam olarak barsaklarını boşaltamazlar,
bu yüzden ayak altına destek konulmalıdır.
2-Beslenmenin
düzenlenmesi:
-Lifli gıdalara ağırlık verilmeli. Lifli
gıdalar bakliyat, kuru fasülye , nohut , mercimek,bulgur gibi baklagiller,
kepekli tahıllar, her türlü sebze, meyve özellikle armut, elma, incir, şeftali,
erik, kayısı, üzüm, turuncgiller, , kuru erik , kuru kayısı ( gün kurusu
kayısı) tüketilmeli.
-fast food
türü yiyecekler diyetten çıkarılmalı, patates, makarna , beyaz ekmek, kek,
şeker , çikolata tüketimi azaltılmalı
-ev yapımı
yoğurt, kefir gibi süt ürünleri barsak florasını toparlayacağı için kabızlığı
gidermede yardımcıdır.
-zeytinyağlı
yemek tüketimi arttrılmalı.
-Bol su
içimi özendirilmeli, sulu gıdaların tüketimi arttırılmalı.
3-İlaç
tedavisi:
Öncelikli
olarak yapılması gereken barsakta katılaşmış olan barsak içeriğinin
boşaltılmasıdır.
İnfant
döneminde bu amaçla lubrike edilmiş rektal termometre ile rektal uyarım veya
gliserin içeren supozituvarlar kullanılır, ancak sık uygulanmaları uygun
değildir.
Daha büyük
çocuklarda bu amaçla fosfat içeren lavmanlar kullanılmakta olup, infantlar için
önerilmez.
Katı gıda
almaya başlamamış olan infantlarda kabızlık tedavisinde ozmotik olarak aktif
karbonhidratlar içeren meyve suları (elma, armut gibi) veya ilaçlar
kullanılmalıdır.
Bu amaçla laktuloz, sorbitol ve elektrolit içermeyen polietilen glikol kullanılabilir.
Bu amaçla laktuloz, sorbitol ve elektrolit içermeyen polietilen glikol kullanılabilir.
Süt
çocuklarında mineral yağlar ve bisakodil veya senna gibi stimulan laksatifler
kullanılmaz.
Daha büyük
çocuklarda ise günlük laksatif kullanımı önerilir.
Bu amaçla
polietilen glikol, mineral yağları, magnezyum hidroksit, laktuloz ve sorbitol
kullanılabilir.
Ayrıca
probiyotiklerin kullanımını da öneren çalışmalar mevcuttur.
Laksatif
tedavisinde amaçlanan inkontinans olmadan günde bir kez dışkılamadır.
Bu amaçla
tedavi aylar hatta bir yılı aşkın devam edebilir.
Hastalar
ortalama 3-4 ayda bir kontrole çağırılmalı ve muayeneleri yapılarak,
hastalıklarının genel gidişatı ile ilgili bilgiler alınmalıdır.
Bu hastalardaki tedavi başarısızlığının en çok nedeni tedaviye olan uyumsuzluktur.
Bu hastalardaki tedavi başarısızlığının en çok nedeni tedaviye olan uyumsuzluktur.
25 Aralık 2018 Salı
Soğuk algınlığına yaklaşım:
1-Antibiyotiklerin
yeri yoktur. Proflaktik antibiyotik tedavisi oluşabilecek komplikasyonları
önlemez.
2-Antihistaminiklerin
yeri yoktur. Mukozal kuruluk yapar. Konvülsif etkileri vardır.
Difenhidramin
kardiyak yan etki potansiyeli vardır.
3-Dekonjestanların
yeri yoktur. Sistemik kullanımları yoktur. Hipertansiyon,konvülsiyon , kardiyak
yan etki potansiyelleri vardır. Ajitasyon , halüsinasyon yapabilir.
Lokal olarak bazen burun tıkanıklığını gidermek için
kısa süreli verilebilir.
4-dextrametorfan: plasebodan üstünlüğü yok 6 yas altı kesin
kontrendike.
5- ekinezya :
plasebodan üstünlüü yoktur.
Soğuk algınlığında
öneriler:
1-bol su
alımı
2-ılık duş
3-tavuk suyuna
çorba
4-sigara
dumanına maruziyetten kaçınma
5-bal: lokal
etkide herpes labialiste asiklovir kadar etkili bulunmuş.
Öksürükte etkili.
6- nazal
irrigasyon: her yaş için önerilir.
7-pelargonium
sidoides in etkili olabileceğini gösteren çalışmalar var.
8-çinko:
eğer çinko eksikliği yoksa etkisiz.
9-mürver: etkili
olabileceğini gösteren çalışmalar var.
10. kekik: etkili
olabileceğini gösteren çalışmalar var
24 Aralık 2018 Pazartesi
Respiratuvar sinsitiyal virüs
(RSV) dünyada süt
çocuğu ve erken çocukluk döneminde en sık rastlanan solunumsal viral etkendir.
Akut bronşiyolit ve viral pnömonilerin en sık etkenidir.
Klinik bulgular hafif ÜSYE den, hayatı tehdit eden alt solunum yolu enfeksiyonlarına
kadar geniş bir yelpazededir.
Alt solunum yolu enfeksiyonları olarak en sık bronşiyolit yapar.
Erken çocukluk dönemindeki enfeksiyonları genelde üst
solunum yolları ile ilgilidir, nezle, rinit, kaba ses ve öksürük görülür. Muayene bulgusu olarak
farenjit, tympanik zarda damarlanma artışı, konjonktivada kızarıklık
görülebilir.
Ateş, halsizlik ve beslenme bozukluğu görülür.
Hastaların üçte
birinde taşipne, interkostal çekilmeler
gibi solunum sıkıntısı bulguları gelişir.
Bazen ilk bulgu apne
olabilir.
Dinlemekle ekspiryum uzunluğu,
raller, inspiratuvar ronkus olabilir
. Hastalar çoğunlukla bir-iki hafta içinde
iyileşir.
Çocukların bir kısmında ilerde astım görülür.
Risk faktörleri:
kronik akciğer hastalığı, kistik fibroz,
doğuştan kalp hastalığı, immün yetmezlik, prematüritelik, annenin sigara içmesi
, anne sütü almama, kalabalık yaşam
koşulları, düşük sosyoekonomik düzey.
Tanı:
ELISA yöntemiyle nazofarengeal sekresyonda RSV
antijeni bakılması en yaygın kullanılan, hızlı sonuç veren ve güvenilir bir
yöntemdir. Kanda Ig M bakılması güvenilir değildir.
Korunmada el hijyenine dikat edilmesi, anne sütünün desteklenmesi,
riskli grupların belirlenmesi, hastane olgularının saptanarak uygun temas
izolasyonu yapılması
standart korunma yöntemleri: El hijyenine dikkat edilmesi, anne sütü
verilmesi,hasta çocukların izole dilmesi .
Palivizumab prematüreler, kronik akciğer hastalığı ya da
doğuştan kalp hastalığı olan çocuklarda ciddi, RSV alt solunum yolu enfeksiyonu
sıklığını azaltır. Palivizumab humanize Ig G1 monoklonal antikordur. Virüsün,
solunum epitel hücrelerine yapışmasını önleyerek RSV replikasyonunu
azaltmaktadır.
21 Aralık 2018 Cuma
Bebeklerde Tamamlayıcı Beslenme:
Hayatın ilk 6 ayında bebek için ANNE SÜTÜ tek başına en uygun besinleri sağlar.
Bebeğin baş ve ağız kontrolü 4-5. aylarda gelişir. Bu dönemde, bebeğin gastrointestinal sisteminde nişasta sindirimi de olgunlaşır.
Bu nedenle, 6. ay ek besinlere başlamak için en uygun dönemdir.
*Bebek bakımını veren kişi elini hem yemek hazırlamadan önce hem de yedirmeden önce mutlaka su ve sabun ile yıkamalıdır.
*Bebek beslenmesinde kolay yıkanabilen çelik, cam, porselen içeren kaşık, tabak ve bardak kullanılmalıdır.
*Meyve ve sebzelerin bol suda yıkanması gerekir. Meyve-sebze pürelerinin hazırlanması için cam rende önerilir.
*Sebzeler kısık ateşte az su ile haşlanarak pişirilir.
*Etler sebzelerden ayrı, basınçlı olarak (düdüklü tencerede) pişirilir.
Bebeğe ilk 6-8 ayda yemek ayrıca hazırlanır ve püre kıvamında verilir. Besin sonraki öğüne saklanmaz.
9. aydan itibaren aile sofrasından bebek için uygun olan yiyecekler, ezilerek verilebilir.
12 .aydan itibaren, ailenin sofrasından yemek yiyebilir.
3-5 yaşına kadar aspirasyon riskinin yüksek olması nedeniyle fındık, fıstık, leblebi gibi sert besinlerden kaçınmalıdır. Bu besinler ezilerek ya da rendelenerek verilmelidir.
Başlanan ek besin 3 gün çay kaşığı ile başlayıp giderek artan miktarda verilir.
Bebekte ilk 6 ay enerjinin tamamı anne sütüyle karşılanır.
6-8 ayda 200 kcal/gün,
9-11 ayda 300 kcal/gün,
1-2 yaşta yaklaşık 550 kcal/gün kadar ek besin alması gerekir.
Bebeklerin mide kapasiteleri yaklaşık 200 mL (30 mL/kg) kadardır.
Bebekte öğün sayısı;
6.ayda: 2 ana öğün + AS, 2-3 yemek kasığı
7-8.ayda: 3 ana öğün+ AS, artırarak 2/3 kase
9-11. ayda: 3 ana öğün+1 ara öğün + AS, 3/4 kase
1-2 yaş: 3 ana öğün+ 2 ara öğün +AS , tam kase
Bir öğünde tüketilmesi gereken miktarlar :
6 .ayda 2-3 tatlı kaşığı ile başlanıp 125 cc ye arttırılır.
8 . ayda 2-3 tatlı kaşığı başlanıp 160 cc ye arttırılır.
9-11 ay arası 190 cc ye arttırılır.
12 . aydan sonra 190 cc,
2 yaş 250 cc .
6 ay- 2 yaş arası çocuk beslenme takibinde kullanılan UNİCEF ‘ in belirlediği 7 Temel Besin Grubundan en az 4 tanesi mutlaka verilmeli.
1 1- Tahıl, yumru , kökler
2- Baklagiller, kabuklu yemişler ( ceviz, fındık)
3- Süt ürünleri, yoğurt , peynir
4- Et, kırmızı balık, kümes hayvanı, karaciğer
5- Yumurtalar
6- A vitamininden zengin sebze ve meyveler
7- Diğer sebze ve meyveler
AY AY BEBEK BESLENMESİ VE MENÜ ÖRNEKLERİ
6. ay :
Yoğurt, kefir,
Yumurta sarısı (1/8 ile başlanır),
Elma, şeftali püresi,
Havuç suyu,
Pekmez,
Süt ve pirinç unu muhallebisi (şekersiz)
7. ay:
Yumurta sarısı tam,
Et,
Balık (levrek, çipura, lüfer, istavrit, hamsi )
Pirinç, ekmek içi,
Sebze çorbası veya püresi (havuç, patates, kabak)
8. ay:
Peynir (tuzsuz),
Baklagiller (mercimek, nohut, fasulye),
Kıymalı sebze yemeği,
Tarhana, mercimek çorbası,
Ceviz
9.ay:
Ev yemekleri (tuzsuz, baharatsız),
Pilav, makarna,
Yumurta beyazı (allerjen!),
Kuzu karaciğeri (haftada bir)
12. ay:
Aile sofrası
Bal, çilek, kivi gibi allerjen meyveler.
Not:
Kuruyemiş, 5 yaşa kadar ezilerek verilir (aspirasyon riski!),
Turunçgiller gaz yaptığı için 8. aydan sonra verilir,
Patlıcan ve mantar 1 yaşından önce verilmez.
6 AYLIK BEBEK BESLENMESİ:
6 aylık bebekte ek gıdaya ilk olarak yoğurt, muhallebi ya da meyve püresi başlanır.
Yoğurt:
evde günlük olarak hazırlanmalıdır.
İkindi öğünü ek gıdası olarak yoğurt, muhallebi yerine de verilebilir.
Yoğurt hazırlanması:
Süt kaynatılır, elin dayanabileceği sıcaklığa (40 C) kadar soğutulur. Bir litre süte 1-2 çorba kaşığı süt içinde sulandırılmış bir çorba kaşığı yoğurt maya olarak eklenir ve yavaşça karıştırılır. Hareket ettirmeksizin sıcak bir yerde 4 saat bekletilir.
Meyve püresi :
İkindi öğünü ek gıdası olarak yoğurt, muhallebi yerine de verilebilir.
Yoğurt hazırlanması:
Süt kaynatılır, elin dayanabileceği sıcaklığa (40 C) kadar soğutulur. Bir litre süte 1-2 çorba kaşığı süt içinde sulandırılmış bir çorba kaşığı yoğurt maya olarak eklenir ve yavaşça karıştırılır. Hareket ettirmeksizin sıcak bir yerde 4 saat bekletilir.
Meyve püresi :
İlk başlanacak meyveler mevsimine göre elma, armut, şeftali, kayısı, muz olabilir. Tercih edilen meyve yazın şeftali, kışın elmadır.
Hazırlarken dikkat edilecek husus, püre çok sıvı olmamalı, yoğun kıvamda olmalıdır.
Meyve püresi hazırlanması:
Meyveler iyice yıkanır, kabukları soyulur, cam rendede rendelenir.
Meyve püresine şeker eklenmez.
Hazırlarken dikkat edilecek husus, püre çok sıvı olmamalı, yoğun kıvamda olmalıdır.
Meyve püresi hazırlanması:
Meyveler iyice yıkanır, kabukları soyulur, cam rendede rendelenir.
Meyve püresine şeker eklenmez.
İstenirse yoğurt ile karıştırılarak verilebilir.
Daha sonra sebze çorbalarına geçilir.
Sebze olarak mevsimine göre havuç, patates, kabak, balkabağı, kereviz, yer elması, yeşil yapraklı sebzeler gibi az lifli , vitamin içeriği yüksek sebzeler seçilebilir,
Sebze çorbası öğlen öğününde 1-2 tatlı kaşığı başlanır.
Sebze Çorbası Hazırlanması:
Havuç , patates yıkanır kabukları soyulur, küp küp doğranır, bir yemek kaşığı pirinç/pirinç unu az miktar su ile tercihen çelik tencerede pişirilir. Bir yemek kaşığı zeytinyağı eklenir ve püre haline getirilir. Tuz eklenmez.
Sebze çorbası öğlen öğününde 1-2 tatlı kaşığı başlanır.
Sebze Çorbası Hazırlanması:
Havuç , patates yıkanır kabukları soyulur, küp küp doğranır, bir yemek kaşığı pirinç/pirinç unu az miktar su ile tercihen çelik tencerede pişirilir. Bir yemek kaşığı zeytinyağı eklenir ve püre haline getirilir. Tuz eklenmez.
Bir hafta sonra pirinç yerine aynı miktarda bulgur eklenebilir, böylece besin çeşitliliği sağlanır. Pirinç kabuklu pirinç olması tercih edilir.
Mutlaka bir hafta içinde püreye 30 gr. (bir yemek kaşığı) kıyma eklenmelidir.
Muhallebi:
Genellikle akşam öğünü olarak verilir. Gece uzun uyumaya yardımcı olur.
pastörize süt yada hazır mama ile hazırlanabilir.
pastörize süt yada hazır mama ile hazırlanabilir.
Muhallebi Hazırlanması:
* 1 su bardağı inek sütü, 3 silme tatlı kaşığı pirinç unu, pekmezle ile yapılır.
Pirinç unu soğuk sütün bir kısmı ile iyice ezilir, kalan süt eklenir ve karıştırılarak pişirilir, inmeye yakın pekmez eklenir.
* 1 su bardağı su ve yaklaşık 3 tatlı kaşığı pirinç unu karıştırılarak su muhallebisi yapılır. Ateşten indirilir, hafif soğuduktan sonra 6 ölçek hazır mama toz halinde katılır. Gerekirse tel süzgeçten geçirilir.
7 ay dolunca tahıllı muhallebilere de geçilmelidir. Tahıla geç başlanması Çölyak hastalığı riskini arttırabilir.
Peynir seven bebeklere suyla pişirilen pirinç ununa 1-2 tatlı kaşığı labne peynir, 1 çay kaşığı tereyağ ile değişik lezzette doyurucu muhallebiler hazırlanabilir.
Yumurta :
ilk denemede 1/8 oranında tattırılır, yumurta iyice yıkanır ve katı pişmiş yumurta sarısı 1 çay kaşığı başlanarak yemek programına eklenir, miktar gittikçe arttırılır. Bir hafta sonunda tam yumurta sarısına geçilebilir,
Yumurta sarısı meyve , sebze püresi içine katılabilir.
6.5 aylık bebek için örnek menü:
07:00 Anne sütü
10:00 Elma püresi ( 3 yemek kaşığı )
13:00 Anne sütü
16:00 Etli havuç ve patates püresi ( 3 yemek kaşığı )
19:00 Anne sütü
gece Anne sütü
Yumurta :
ilk denemede 1/8 oranında tattırılır, yumurta iyice yıkanır ve katı pişmiş yumurta sarısı 1 çay kaşığı başlanarak yemek programına eklenir, miktar gittikçe arttırılır. Bir hafta sonunda tam yumurta sarısına geçilebilir,
Yumurta sarısı meyve , sebze püresi içine katılabilir.
6.5 aylık bebek için örnek menü:
07:00 Anne sütü
10:00 Elma püresi ( 3 yemek kaşığı )
13:00 Anne sütü
16:00 Etli havuç ve patates püresi ( 3 yemek kaşığı )
19:00 Anne sütü
gece Anne sütü
7-8 AYLIK BEBEK BESLENMESİ:
7-8.aylarda da anne sütü temel besin olarak devam ettirilmelidir.
Desteksiz oturmaya başladıkları anda mama sandalyesinde oturtulmalıdır, önüne ufak besin parçacıları konarak bebeğin elle yemesi teşvik edilmelidir. Küçük çubuklar halinde pişmiş havuç, kabak, patlıcan, kıymalı yaprak sarması, iyi pişmiş ve parçalara ayrılmış brokoli, karnabahar, lokmalar halinde köfte parçaları, küçük parçalara bölünmüş lokma büyüklüğünde hafif sert ekmek bu tür yiyecekler arasında sayılabilir .
Desteksiz oturmaya başladıkları anda mama sandalyesinde oturtulmalıdır, önüne ufak besin parçacıları konarak bebeğin elle yemesi teşvik edilmelidir. Küçük çubuklar halinde pişmiş havuç, kabak, patlıcan, kıymalı yaprak sarması, iyi pişmiş ve parçalara ayrılmış brokoli, karnabahar, lokmalar halinde köfte parçaları, küçük parçalara bölünmüş lokma büyüklüğünde hafif sert ekmek bu tür yiyecekler arasında sayılabilir .
*asla üzüm, fındık, leblebi gibi yuvarlanıp bebeğin boğazına kaçacak yiyecekler verilmemelidir.
7-8 aylarda hangi besinleri eklemeliyiz?
· sebze olarak brokoli, karnabahar, lahana, taze fasulye, enginar, kereviz eklenebilir.
· tahıllı besinlerden pirinç sebze püresine konabilir.
· pekmez tatlandırıcı olarak kullanılabilir.
· lor, çökelek, tuzu alınmış peynir başlanır.
Evde lor peyniri nasıl yapılır:
kaynayan süte ev yapımı yoğurt ya da limon suyu damlatılır. ( ya da ev yapımı organik elma sirkesi) bir iki kez karıştırıp üstü kapatılır. sütün kesilmesi beklenir. temiz bir tülbent yada süzgeçten geçirilir.
· baklagiller, mercimek, kabuklarını soymak şartıyla nohut, kuru fasulye verilebilir.
· balık başlanır. levrek, çipura, lüfer gibi. balık buğulama şeklinde verilmelidir.
· karaciğer kuzu karaciğeri tercih edilir. haftada bir suda haşlanır, zarı çıkarılır, sebze püresinin içine konur.
· tarhana çorbası verilebilir.
· ceviz ezilerek eklenebilir.
· mandalina, portakal gibi turunçgiller 8.aydan itibaren verilmeye başlanabilir.
· soğan ,sarımsak az miktarda yemeklere eklenebilir, doğal antibiyotik özelliği taşır.
her öğün bir tepeleme çorba kaşığı et (30 gr.) verilmeli.
besinler püre yerine çatalla ezilerek hafif pürtüklü olarak verilmeli.
yemeklere zeytinyağı, tereyağı eklenmesi önemlidir.
kahvaltı başlanır.
her öğünde yaklaşık 2/3 kase ( bir kase 250 cc ) verilmeli.
8 aylık bebek için örnek menü:
06:00 anne sütü
09:00 kahvaltı: 1 çay bardağı ev yapımı taze meyve suyu, bir yumurta sarısı, 1 tatlı kaşığı peynir, 1 tatlı kaşığı pekmez, 1 tatlı kaşığı iyice ezilmiş ceviz içi, 1 çay kaşığı zeytinyağı.
12:00 kıymalı pirinçli sebze çorbası
15:00 anne sütü
18:00 2/3 kase yoğurt, yarım muz püresi
gece anne sütü.
9-12 AYLIK BEBEK BESLENMESİ :
9.aydan itibaren aile sofrasındaki yiyeceklerden uygun olanları ezilerek verilebilir. Aile sofrasına oturtulabilir; bu, bebeğin sofra alışkanlığı kazanma açısından da önemlidir.
Eline parmak besinler verilip kemirmesi sağlanarak yeme becerisi geliştirilebilir.
Sabah: kahvaltı- 1 bardak şekersiz süt ,
1 yumurta sarısı
1 tatlı kaşığı pekmez
1 ince dilim ekmek
1 çay kaşığı zeytinyağı
Ara: meyve püresi
Öğlen: sebzeli köfte/ dolma içi / kıymalı sebze püresi / kuru baklagil herhangi biri.
1 dilim ekmek içi,
yoğurt
İkindi: yoğurt
Akşam: öğle yemeğinin aynısı yada muhallebi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Anafilaksiye Genel Bir Bakış
Anafilaksiye Genel Bir Bakış Dr.NevinKURT Anafilaksi u Alerjinin, tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilen en ciddi klinik tablosud...
-
normal değerler: 200-350 mikrogram 900 e kadar normal..<100 ağır eksiklik, b 12 düzeyi normalken b 12 vit. eksikliği olabilir.beraberin...
-
CRP: CRP normal düzeyi genellikle < 0.3 mg/dL olarak kabul edilir. CRP’de yaşa ve cinsiyete bağlı da bazı farklılıklar olabilir, nor...